Olay vahim. Hem de çok vahim. Pitbull cinsi iki köpeğin saldırısı sonucu yaralanarak hastaneye kaldırılan ve doku nakli yapıldığı belirtilen Asiye Ateş dört yaşında masum bir çocuk. Olayın vahametinden ne pitbull sorumlu tutulabilir ne de toplanan masum sokak hayvanları.  Pitbul üreten ve/veya satan kadar satın alıp, hayvanına sahip çıkmayanlardır asıl sorumlular. Pitbull üretimi ve satışını görmezden gelenlerde tabii.  

Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) İzmir Temsilcisi Esin Önder sokak hayvanlarının toplanmasının Hayvanları Koruma Kanunu’na  aykırı olduğunu belirtmek üzere yaptığı açıklamada “o halde kadınlara şiddet gösteren erkeklerde toplansın” diyerek her tür şiddetin karşısında olduğu mesajını vermiştir. Külliyen katılıyorum. Sokak ortası, evin sofası, hatta çocuğun gözü önü demeden kadın katlediyorsa şiddet meyillisi erkek yalnız toplatılmakla kalmamalı, psikiyatrik değerlendirmeden de geçirilmeli. Hayvana şiddet gösteren için de durum aynı. Bugün hayvana yarın insana, ya da tam tersi. Şiddet şiddeti doğurur. Bunun adı şiddet sarmalı. Salt cezai yaptırımla da çözümlenemez. Cezai yaptırım yanı sıra tedavisi ve rehabilitasyonu da şarttır şiddet yanlısı ya da bağımlısı insanın. Yoksa ardı arkası kesilmez ne kadına ne de hayvana yönelik şiddetin.

Hayvanları Koruma Kanunu’nun 5199 sayılı 6/4 maddesi uyarınca; müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra alındıkları ortama bırakılmalarının esas olduğu, hayvanları korumanın yasalaştığı 2004 yılından bugüne tüm belediyelere kısırlaştırma ve rehabilitasyon görevi verildiği halde ancak 1389 belediyenin 1200’ünde halen kısırlaştırma ve bakımevi bulunmadığı gibi bulunanlarında bakımsızlıktan kullanılamaz durumda olduğu belirtilmekte. İhmalden öte vicdansız olmayı gerektiren bir durum bu. Anlaşılan o ki kuralsızlığın kural olduğu yerdeyiz yine yeniden. Oysa vicdanı olan kanuna, kurala gerek duymaksızın sahip çıkar canlıya.

Yeni doğum yapmış anne hayvanın yavrularını koruyup, kollamak üzere verdiği mücadeleye bakılsa yeter. Analık içgüdüsüdür bunun adı. İnsanda olanla aynı! Kim bilir belki insanlardan çok daha duyarlılar. Hatta bazen akıllıda olabilirler mi acaba diye düşünürüm. Lohusa dönemleri dışında aşırı koruyucu, kollayıcı değillerdir mesela. Sabırla eğittikleri yavrular kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendiği an geri çekilir, vahim bir durum olmadıkça müdahale etmez, uzaktan izleyerek kendilerine sahip çıktıkları anı görmeyi beklerler. Şiddete meyil hemen hiç yoktur diye bilirim hayvanlarda.  Etkiye tepki misali, kendilerini koruma içgüdüsüyle verdikleri tepkiler vardır sadece. Cinsel taciz, tecavüze dair herhangi bir bilgi ve belgede yoktur hayvanlar aleminde. Ancak kimi zaman saldırganlık düzeyine varacak tepkiler veriyorsa hayvan ya etkinin şiddetine bağlı olarak verir, ya da lohusa döneminde yavrularını koruma içgüdüsüyle. Örneğin bir kedinin pantere dönüştüğünü görmek mümkündür lohusa döneminde. Yardım eli uzatana bile inanıp, güvenmesi hayli zaman alır.

Hayvanların insanları anladığı kadar insanlarda hayvanları anlamaya çalışsa bu sorun çözülür. Ancak sorun insanların hayvanları anlamasından ziyade insanların insanları anlayamamış olmasında halen. Dilerim her tür canlıya şiddetin ve anlayışsızlığın son bulduğu bir yıl olur 2022.