Sokrates'le tanışmam ortaokul yıllarımdaki tarih derslerimizde Yunan düşünürlerinin isimlerini sıralarken olmuştur. Daha önceki bir yazımda da belirtmiştim öğretmenler konusunda şanslı biri sayılırım. Benim kişisel meraklarım ötesinde dersi bizlere sevdirebilen öğretmenlere rastlamak da bir ölçüde şanstır. Ancak; şimdi hatırlıyorum Sokrates'i Sokrat olarak algılamıştık. Şimdi şimdi nedenini anlıyor gibiyim. Yalnız o değil  Michele Angelo'yu Mikel Anj, Raphaello'yu Rafael olarak tanımıştık. Ne de olsa o zamanlar kitaplar Fransız ekolünden gelmekteydi. Böylesi sonuç olağan sayılmalı.
Şimdi esas konumuza gelince: kimdir Sokrates? Ama, önce felsefe nedir?  Diye sorup kısa, çok kısa bir tanım yapmak daha doğru olacak galiba. Günümüzde lise eğitim programlarından kaldırılması düşünülmekte olan felsefeyi "Düşünce Bilimi" olarak tanımlayabiliriz. Amacımız felsefe üzerine felsefe yapmak olmadığına göre sözümü fazla uzatmayayım. Öte yandan; şimdilerde bizleri yönlendiren değerli yöneticilerimizin eğitim sistemimizi yeniden düzenlemeyi akıllarına koyup düşünce dersini yani felsefeyi dışlamalarını doğal karşılamamız gerekir. Anlaşıldığı kadarıyla onlara göre günümüzün eğitim anlayışı böyle olmalı, düşünen adam bizim işimize gelmez (!)

Sokrates antik felsefenin en önemli isimlerinden biridir. Kendisi bir eser bırakmamıştır. Hakkında bilinenleri öğrencilerinden özellikle "Platon"dan öğrenmekteyiz. M.Ö. 469 yılında doğup, 399 yılında ölmüştür. Ölüm anını anlatan yazı parçasını lise son sınıfta tarih dersinde "Eski Yunan Edebiyatı"ndan örnekler bölümünde okuyup çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Sokrates; Atina gençlerine verdiği dersler sırasında yeni tanrılara inanmayı teşvik ettiği, tutuculuktan vazgeçip kurulu düzene karşı çıktığı savıyla 500'ler mahkemesinde yargılanıp ölüme mahkum edilmiştir. Mahkeme sırasında kendisine defalarca af dilemesi için şans verilmiş olmakla birlikte o; her defasında "Ben söylemedim dersem düşüncelerimin insanlar için hiçbir önemi kalmaz. Beni idam edin. Çünkü idam ederseniz düşüncelerim sizin sayenizde tüm dünyaya yayılacak, adım binlerce sene sonra bile bilinecektir" diyerek af dilemeyi reddetmiştir. Karısı; kendisine "Seni haksız yere mahkum ediyorlar" dediğinde yanıtı "Peki, haklı yere mahkum etselerdi daha mı iyiydi" şeklinde olmuştur.

Ziyaret ettiği Delphi Tapınağındaki Apollon Sunağının giriş kapısının üstünde yazılı "GNOTHİ SEAUTON-KENDİNİ BİL" sözü izlediğimiz kadarıyla Sokrates'in yaşamı boyunca ana düşüncesini oluşturmaktadır. Öğrencilerine ve etrafındakilere her zaman bu söz üzerinden örnekler vermiş kendisi de "Bir şey var biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğimdir" diyerek gerçeği aramasını sürdürmüştür.
Ölüm anı gerçekten son derece trajiktir. Hükmün yerine getirileceği zindanda yetkililer ve öğrencileri etrafındadır. Ölüm; baldıran zehiri içirilerek gerçekleşecektir. Sokrates; zehiri cellatın elinden alarak kendisi içer. Şöyle bir dolaşır, yatağına uzanır, cellat bacaklarını kontrol eder hafiften sertleşme başlamıştır, orada bulunan herkes hüzün içindedir. Bu arada, Sokrates; dostu Krito'ya seslenir "Asklepios'a bir horoz adağımız vardı, yerine getirmeyi unutmayın". Bunlar onun son sözleridir.

Sokrates'in düşünceleri öğrencileri aracılığıyla yayılarak günümüz felsefesinin temellerini oluşturmuştur diyebiliriz. Yazmadan edemeyeceğim. Bakın bizim "Yunus"umuz da ne güzel demiştir:
"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır"
Esenlikle kalınız.