Artık hiç kimse kusura bakmasın.
Ne hayvan severler ne hayvan hakları savunucuları.
Ne de bunları destekleyen çeşitli sivili toplum örgütleri...
Nedir arkadaş bu İzmir sokaklarının hali...
Nedir bu bulvarların, caddelerin ve hatta sokak aralarının görüntüleri...
Her yer kedi, köpek sürüleri ile dolu...
Yolda yürürken bir anda karşınıza çıkan dana gibi köpekler, yolun ortasında boylu boyunca yatmış köpekten çok aslana benzeyen yaratıklar...
Manzara böyle iken dahası var.

Her yer mikrop yuvası

Elindeki torbaya kedi – köpek maması dolduran sözüm ona hayvanseverler, oluşturdukları çevre kirliliği dışında, bütün kenti adeta mikrop yuvası haline getiriyorlar.
Kimisi her köşe başına torba torba hazır mama dökerken, kimileri de her türlü yiyeceği bu hayvanların önüne yığıyor.
Hayvanları beslediklerini zanneden bu zavallıların, bu akıl almaz tutumları sonunda neler oluyor biliyor musunuz?
Kedi kedi'likten, köpek te köpek'likten çıkıyor.
10 kilonun üzerinde kediler, 60 kiloyu geçen köpekler, bu kendini hayvansever zannedenlerin marifeti...
Zavallı hayvancıklar nefes almakta bile zorlanıyorlar...

Saldırmaya da başladılar

Şimdi ben başka bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum:
Bu sokak köpekleri saldırmaya başladı. Ve iddia ediyorum ki ilk ısırık Konak otobüs duraklarının olduğu yerdeki köpeklerden gelecek...
Her gün yüz binlerce insanın otobüslerden inip - bindiği, meşhur İzmir Saat Kulesi'nin olduğu Konak'tan, Ege'nin incisi diye hava attığımız Meydan'dan gelecek. Aldıkları fazla enerjiden olsa gerek köpekler geçen her arabaya havluyor, her önüne gelene de saldırıyor.
Günün her saatinde buradaki görüntüler hep aynıdır.
Dev gibi köpeklerden kendini elindeki alış veriş poşeti ile korumaya çalışan her yaştan erkek ve kadınları, çığlık çığlığa annesinin ayaklarına sarılan çocukları görürsünüz.
Şimdi de size ikinci ısırığın beklendiği noktayı açıklıyorum:
Çankaya'daki tramvay duraklarının olduğu bölge...
Yolumun üstü olduğu için burada da net gözlemlere sahibim. Her araca saldırdığı için bir ayağını feda etmek zorunda kalan sarı köpek bir yanda, her önüne gelene kafa tutan, adeta kapşonlu, elinde arabalı herkese meydan okuyan "sarı"nın arkadaşları diğer yanda...
Hal böyle iken kolaysa gel de geç!
Her an bağırış – çığırış... Bir de zaman zaman rastgeldiğim turistlerin şaşkın bakışları...

Avrupa'ya bir bakın

Sevgili hayvanseverler, bu işe gönül vermiş kediciler, köpekçiler...
Bir kentin ne kadar çağdaş olduğu, yaşanılabilir olduğu, uygar ve medeni insanlardan oluştuğu ne sokaktaki kedi sayısıyla, ve ne de köpek sayısıyla ölçülebilir.
Eğer ölçü bu olsaydı hiç bir Avrupa kentinde çağdaşlıktan, medeniyetten söz edemezdik.
Çünkü bizim dışımızda hiçbir ülkede sokakta sahipsiz, bir kedi ve bir köpek göremezsiniz. Hatta bir adım ilerisini söyleyeyim, kedi besleyen ailelerde, evin hanımı günün belirli bir saatinde evdeki kedisine tasma takarak, 'evet yanlış okumadınız, kedisine tasma takarak' sadece yarım saat dolaştırdıktan sonra, tekrar evine alır...

Sevmek başka pozunu yapmak başka

Kendini hayvan dostu zanneden sevgili arkadaşlar, kimse bana kedi, köpek ve hayvan sevgisini anlatmasın...
Çünkü an itibari ile kangal köpeği 9 adet yavru yapmış biriyim. Ama hiçbirini sokakta beslemiyorum, dışarı dahi bırakmıyorum.
Gerek kendi sağlığıma ve gerekse anne kangal ve yavrularının sağlığına gerekli özeni de gösteriyorum. Aslında yapmam gerekeni yapıyorum.
Ama ben sokaklarda "Ben hayvanseverim" pozları ile hava atanlara, "sokak çocuğu mu", "sokak köpeği mi" farkındalığına "Fransız" kalanlara çok gıcık oluyorum...
Çoğu zamanda keşke sokak çocukları da sokak köpekleri kadar şanslı olsalar demek geliyor içimden...