Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
Gece trenlerine binme, kaybolursun
Sokaklarda mızıka çalma çocuk
Vurulursun...

2009 Ocak ayında Davos'ta Dünya Ekonomik Forumu kapsamında düzenlenen "Gazze Orta Doğu İçin Model" oturumuna katılan Başbakan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında gerginlik dünya gündemine damgasını vurmuştu. Ülkemizde de uzun yıllar bu dialoga göndermeler gerçekleşmişti. Başbakan Erdoğan, oturumun son konuşmacısı Peres'in "sert" sözlerinin ardından, oturum yöneticisinden, İngilizce konuşarak ve sonradan çok popüler olan deyişiyle 'one minutes' diyerek "bir dakika" süre istemişti.

Panel yöneticisinin söz hakkı vermek istememesine karşılık, Erdoğan, Perez'e dönerek, şöyle konuşmuştu: "Sesin çok yüksek çıkıyor. Benden yaşlısın biliyorum ki sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar çok yüksek çıkmayacak. Bunu böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüz, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum."

Peres'in konuşmasının salonda alkışlanmasıyla ilgili olarak da Erdoğan, "Şu zulme alkış tutanları da ayrıca kınıyorum. Peki çocukları öldürenleri kalkıp da alkışlamak öyle zannediyorum ki insanlık suçudur" dedi.
Ülkemizi bölmek isteyen güçler söylemi çocukluğumdan beridir tanıdıktır bana. Henüz ilkokula gitmiyorken; mahalledeki büyüklerin sorduğunu hatırlarım. "Siz sağcı mısınız solcu mu? Ecevitçi misiniz? Demirelci mi?" diye. Daha sonra Türk-Kürt; Alevi-Sunni; Laik-Şeriatçı ayrışmaları uzun dönemler insanların birbirine öteki olarak bakmasına sebep oldu. Ama 40 yaşına gelmiş bir kişi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, hiçbir zaman bugün yaşanılan kutuplaşma, nefret söylemi ülkemizde bu kadar hakim olmamıştı. Bunun en önemli nedeni olarak; toplumdaki kutuplaşmayı azaltması gereken siyasi liderlerin bu gerilimi siyasi bir güç olarak kullanıyor olmasını görüyorum.

Sokaklarımızda çocuklarımız ölüyor. Polisimiz, askerimiz şehit düşüyor. Bu acılar hepimizin ortak acıları olduğu halde; kimileri öteki olarak gördüğü kişilerin acısını; ölümünü yok sayıyor, hatta vicdansızca ölümlerini haklı çıkarabilecek akla hayale sığmayacak senaryolar üretiyor. Filistin'de İsrailli askere sapanla taş atarken katledilen insanlara gözyaşı dökenler, kendi ülkelerinde devlet eliyle öldürülmüş 14 yaşındaki çocuğun elinde kimine göre montaj olan sapanlı fotoğraflarını gündeme getirmeye çalışıyorlar. Bir nevi ölümü hak ettiğini söylüyorlar. Mısırdaki Esma, Myanmar'daki çocuklar için dünyayı harekete geçirmeye çalışan devlet büyüklerimiz ülkemizde yaşamını kaybetmiş çocukların ismini ağızlarına almaya korkuyorlar.

"Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey" Livaneli'nin hayat dersi şiiri. Ben de buna inanıyorum. Bu ülke için lütfen birini, birilerini sevin.