İzmir'in ilk torna ve balatacılarından Mehmet Gülperçin anlattı;

Önceleri söz vardı. Biz çıraklığımızda buna yetiştik...
Ustalarımız el sıkışarak birbirlerine söz verirlerdi. Malzeme İstanbul'dan tedarik edilirdi. Belirttiğim gibi alışverişler 'söz' ile olurdu. Ama önemli olan güvendi ve söz anında yerine getirilirdi. Gerekirse yemeyecek, içmeyecek ama sözünü yerine getireceksin. Tam bu iş sulanmaya başladı ki, bu kez senet çıktı. Her yenilik gibi önceleri iyi gitti, sonra bozuldu. Çek çıkınca bir güven geldi ama sonunu hepimiz biliyoruz. Cezalar da kalkına şu anda adliyedeki dosyaların sayısı kabardıkça kabardı. Gazeteci Yaşar Eyice'den duymuştum.
Bir de piyasada dolaşan bir söz vardı, buna 'Zeki Müren sözü!' deniliyordu. Çünkü 'Sanatçıların paşası' Zeki Müren yaşamında hiçbir anlaşmaya imza atmamıştı. Yani mukavele de yapmadı, alacağın parayı da bilmedi. Sadece el sıktı...
Bu 'tamam, anlaştık!' anlamına geliyordu. Örneğin gazino sahibi, Zeki Müren'e teklifini getiriyor, anlatıyor, gerekirse ödeyeceği rakamı belirtiyor, gerekirse, 'Paşam iş durumuna göre!' diyordu.
Yani hak yemek yoktu...

Korbey ahlakı

Kandırmaca da...
Zeki Müren sanatını icra ediyor, karşılığında verilen zarfı alıyordu. Bunu örnekleriyle Yaşar Eyice'ye anlatmıştı...
Bu el sıkışma sözü halkın beğenisini kazanmıştı ve İzmir Ticaret Borsası'nda 1891'den bu yana uygulanan 'Korbey Sistemi' gibi...
'Korbey' adı verilen sistemde; bir anfide alıcılarla satıcıların karşı karşıya gelerek yüksek sesle pamuk alım-satım işlemlerini gerçekleştirdikleri anlaşma!
Bu sistemin temelinde güven unsuruna dayalı özelliği ile bir ticari ahlak örneği sergileniyor. 130 kişinin oturarak yüksek sesle alım-satım yapabildiği Korbey, hafta içi her gün 12.20 ile 12.30 arasındaki 10 dakikalık zaman dilimi içinde gerçekleştirilir. Zamanın kısa oluşu, konuşmaların öz ve kesin olması geleneğini de beraberinde getirmiştir.  Yani alım satımlar sözle gerçekleşir.
Bir dakika sonra borsada fiyat artar ya da eksilse bile kesinlikle sözden dönülmez .
Zeki Müren de bu sistemi uyguladığından, bu tür anlaşmalar sırasında taraflar 'Zeki Müren Sözü' diyerek anlaşmayı mühürlemiş oluyorlardı.

Borçlanan yanıyor!

Son yıllarda her şey değişti. Devletler arasında bile...
Biliyorsunuz, Amerika Başkanı Donald Trump, bugün bir söz veriyor, hatta anlaşma imzalıyor, dünyaya açıklıyor bir ya da birkaç gün sonra mızıkçılık ederek, 'Ben vazgeçtim' diyebiliyor.
Bu arada ikinci dünya harbinden bu yana, belki çok daha öncesinden devletler arasında 'borçlandırarak ele geçirme!' sistemi de her an karşımıza çıkıyor. Osmanlı'nın borçlarını bile anımsayın, Mustafa Kemal son kuruşuna kadar ödemişti. Şimdi güncele döneyim;
Çin'in Canberra Büyükelçiliği, Avustralya Senatörü Concetta Fierravanti Wells'in Çin ile Pasifik'teki ada devletleri arasındaki ekonomik işbirliğine yönelik karalamalarının asılsız ve dayanaksız olduğunu açıkladı.
Avustralya Senatörü Wells kısa süre önce 'The Australia' gazetesine yazdığı makalede 'Beijing yönetimi, Pasifik bölgesinde etkisini artırmak için Papua Yeni Gine'yi araç olarak kullanıyor'  iddiasında bulundu.
Wells makalesinde, Çin'in Pasifik'te yer alan ada devletlerine 'borç tuzağı diplomasisi'ni uyguladığını ileri sürdü. Tonga Başbakanı Akalisi Pohiva'nın gerekse Sri Lanka Başbakanı Rahil Wickremesinghe'nin de söz konusu 'borç tuzağı diplomasisi' iddiasını yalanladıklarını vurguladı.
Tonga Başbakanı Pohiva'nın, 'Çin, Tonga'dan borçlarını toplamaya çalışmamış veya borçları karşılığında mal varlıklarını istememiştir. Tonga ve Çin hükümetleri, kredi ödemeleri konusunda verimli temasları sürdürmekte' şeklindeki ifadeler kullanmıştı.
Sri Lanka Başbakanı Wickremesinghe daha önce 'Sri Lanka, Çin'in borçları yüzünden stratejik olarak önemli deniz limanlarının kontrolünü Çin'e teslim etmedi.' diye konuşmuştu.
Çinliler söylentileri 'asılsız suçlama, karalama, soğuk savaş zihniyeti' olarak yorumladıysa da, biz de bir atasözü ile yazıyı noktalayalım:
'Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!'

DİP EKSPRES

Gökyüzü şenlenecek

Dünya devi Airbus Group'un bir parçası olan Airbus Helikopterleri, Türkiye pazarına distribütör firma SBAIR ile giriş yaptı. SBAIR firması, geleceğin uçan araçları kabul edilen helikopter kullanımı ve sektörün zayıf yanlarının güçlendirilmesi ile Türkiye'deki pazar payını artırmayı hedefliyor.
AIRBUS Group'un bir parçası olan AIRBUS Helikopterleri dünya çapında 23.000'den fazla çalışanı ile 152 ayrı ülkede 3.000'in üzerinde müşterisine 12.000 adet helikopterle hizmet veriyor.