Önce Türkçe-Almanca, sonra da İngilizce -Türkçe çift dil öğrenim ve kullanım ile büyüyen birisi olarak yabancı dil öğrenme konusunda deneyimliyim ve birden fazla dil dilenlerin çoğu gibi yeni dilleri kavrayıp kapmakta da oldukça yeteneğim olduğu söylenebilir.
Ayrıca, yabancı dil olarak İngilizceyi öğrencilere sınıflarda öğrettiğim gibi, Londra'daki Türk bankacıların ve iş adamlarının eşlerinin de dil bilgilerini İngilizce konuşulan bir ülkede başlarının çaresine bakacak kadar ilerletmelerine yardımcı oldum.
Bu köşede İngilizce öğrenimi konusunda daha önce de yazdım. Ancak daha sonra, yabancı dil öğreniminin en önemli konularından bir tanesinden, 'Nasıl'dan söz etmediğimi fark ettim.
Aynı zamanda 'doğal yöntem' olarak da bilinen 'doğrudan yöntem, tüm dünyada geniş bir biçimde benimsendi ve genellikle şu an için dünya standardı sayılır. Her ne kadar doğrudan yöntem geçen yüz yılın sonlarına doğru popülerlik kazandı ise de, aslında Fransa ve Almanya'da 1900 yılı kadar eski bir tarihte başlatıldı. Yüz yıllarca öğretim yöntemi olarak kullanılan 'Gramer Tercüme Yöntemi'nin sonucu olarak ortaya çıktı.
Öğrenciler hedef dili, sınıf dilinden hedef dil yönünde ve ters yönde, dil unsurlarını ileri-geri tercüme ederek öğreniyorlardı. Bunun önemli avantajı bir kelimenin anlamının çok çabuk açıklanabilmesi, anlaşılabilmesiydi. Öğretmen ve öğrenciler dersin genellikle kendi dillerinde yürümesi nedeni ile kendilerini daha rahat hissediyorlardı.
Sorun şu ki, gramer tercümesi bir dil hakkında bilgi vermek için çok iyi olmakla birlikte, öğrencilerin yabancı dili öğreniş süreleri, doğrudan yöntem sınıflarına göre çok daha yavaş olma eğilimindedir.

 
Gramer Tercüme Yöntemi, benim lise eğitim süresinde, Fransızca ve Almanca öğretiminde yüzde 80, Latince'de ise yüzde 100 kullanılmakta idi. Ölü bir dil ile konuşmanın ve iletişim kurmanın zorluğu nedeni ile Latince'yi dışarıda bırakırsak, sınıfta geçirdiğimiz eğitim süresi içerisinde pek az ilerleme kaydediyorduk.
Almancanın ezberlemek zorunda kaldığımız karmaşık gramer yapısının birçok unsurunu bugün bile hatırlamama rağmen, bunun anadili Almanca olan birisi ile iletişimde bana yararı sınırlıdır.  
Almancayı anadil olarak konuşanlar için sizin Maedchen (kız) kelimesinin gramatik 'cins'ini hatırlamamanız ya da yanlış kullanmanız önemli değildir. Önemli olan onlarla hızlı ve anlaşılır olarak iletişim kurabilmenizdir.  
Doğrudan yöntemde ise tüm ders İngilizce (ya da hedef dil hangisi ise o dilde) yürütülür. Tüm açıklamalar İngilizce yapılır. Temel kelimelerin öğretiminde nesneler işaret edilebilir ya da resimler kullanılabilir. Soyut kavramlar ise örnekler ile ve İngilizce anlatılır. Sınıfta tercüme yasaktır ve dilin gramerini öğretmek her zaman için ikincil bir öğretim hedefi olarak görülür. Öğretmen öğrencilerinin gramer kuralları ile tanışmalarına ve onların bu kuralları dolaylı olarak, yani bir cetvel, çizelge ya da listeyi ezberlemek yerine, sonuç çıkarım ve tümevarım yoluyla kavramalarına çalışır.
Tüm dünyadaki birçok öğrenci gibi, Latince öğretmenimin verdiği o gramer çekim listelerinden ne kadar nefret ederdim...
'Bellum, Belli, Bello, Bellum, Bello, Bellum ...' diye sınıfta defalarca, bir ağızdan, yüksek sesle çağrışır, şakırdık. Tabii ki bu nedenle kelimenin ablatif ('den) halinin Bello olduğunu şimdi kolaylıkla hatırlayabiliyorum. Ancak önemli olan Bellum kelimesinin anlamının 'Savaş' olduğunu ve de daha da önemlisi bir cümle içinde nasıl kullanılacağını gerçekten hatırlamaktır. Bunu ise kesinlikle hatırlamıyorum.  


İlginç olan, daha başarılı bir öğretim yöntemi olan ve eğitimin tümünde yoğun kullanarak öğrenciyi yabancı dil ile kucaklaştıran doğrudan yöntem ve sonuç çıkarım/tümevarım yoluyla öğrencilerin dil kurallarını kendilerinin keşfetmesini sağlayan endüksiyon yöntemi, bilim adamlarının evrensel bir tercüme makinesi arayışları sürecinde, AI-yapay zekâ kullanarak bilgisayarlara dil öğrettikleri yöntemin ta kendisidir!
Açıkçası daha oralarda değiliz. Tercüme makineleri, anlam incelik ve farklarını, kullanım bağlam ve çerçevelerini doğru anlamaktan şimdilik uzaktalar. Ancak sonuçlar, başlangıçta bilgisayara sadece sözlük ve gramer kuralları yüklenerek kullanılan tercüme makinelerine göre giderek iyileşiyor.
Yedi dili akıcı olarak konuşabilen Sid Efromovich başarılı bir dil öğreniminde 5 temel tekniğe dikkat çekiyor.
Birinci ve en önemlisi 'Hata yapmak'. AI-Yapay Zekâ da böyle öğreniyor. Bir strateji uyguluyor. Çalışırsa ne ala, çalışmaz ise onu çöpe atıp bir başkasını deniyor.
Maalesef, öğrencilere uygulanan, sadece kelimeleri, kuraları ezberleyerek, okuduklarını tercüme ederek, dili akıcı olarak bilmedikleri halde çok başarılı sonuç almalarını sağlayan yazılı sınavlar, bizi Angosentrik/İngilizce merkezli teknoloji, iş, tıp ve akademi dünyasında, dil bilgisi olarak başarısız olacak gelecek kuşaklar hazırlamaya götürüyor.
İkinci kural, 'Dinle'! Hepimizin bir kelimeyi okuyup, harflerle sesleri harflerle ilişkilendirmeye çalışma eğilimimiz var. Bu tabii ki benzer bir alfabe kullandığımızda daha da geçerli. Bu nedenle İngilizce öğrenen öğrencilerimiz Cambridge kelimesi ile 'cam köprüsü' ilişkisi kurup kolaylıkla hatırlarken, kelimeyi doğru telaffuzda zorlanıyorlar. Cambridge kelimesindeki 'Cam' bir ırmağın adı, ancak ırmağın değil de kentin adı söylendiğinde 'cam'in telaffuzu da değişiyor. Yani harflerin ses ipucu olarak bir faydası yok.
Harfler tümüyle aldatıcı ve bir bakıma bu tüm dillerde böyle. İşin anahtarı kulaklarınızı açmak ve dinlemek...
Harflerin hangi bileşimin hangi sesleri yarattığına dair bildiğinize inandığınız her şeyi unutun. Sadece sesleri dinleyin. Yazı konusu sonra gelmeli. Zaten yazı daima daha sonra gelmiştir. Tüm diller salt duyma faaliyeti olarak başlamıştır.
Sid Efremovich, 3 kural daha sıralıyor:
3) Hatalarınızı düzeltecek titiz ve ayrıntıcı birini bulun.
4) Birisi ile konuşma egzersizleri yapın. Hatta kendiniz ile duşta konuşma egzersizi yapın.  
5) Her ikinizin de ana dili hedef dil olmasa bile, sizinle sürekli ya da genellikle hedef dilde konuşabilecek bir konuşma egzersizi arkadaşınız olsun.
Bunlar maalesef sizin YDT'de (Yabancı Dil Testi) başarılı olmanıza yardımcı olmayabilir ama İngilizce 'konuşma'ya başlarsınız.