Bugün bu köşede şöyle bir notla karşılaşabilirdiniz: "Yazarınız yurtdışında olduğu için yazısını ulaştıramamıştır". Bugünün iletişim olanakları karşısında, bu sözün sizce inandırıcılığı var mı? Bence yok.
Bu girişle meramımı anlatayım, geçtiğimiz bir hafta ailecek İspanya seyahatindeydik, gecenin uyku vaktinde uçak yolculuğunun ardından pazar sabahı havaalanına indikten sonra biraz dinlenmeden sonra kısa süre içinde yazıyı yetiştirmem gerekiyor.

Bu kısa süre içinde İspanya seyahatimden kısa notlar düşmek niyetindeyim.
Seyahatten bende kalan belirgin izler; sınır tanımayan sanat yapıtları, özerk bölgelerden oluşan yönetim biçimi ve tarih boyunca hep çatışma içinde olmuş ama bir o kadar da birbirini etkilemiş, beslemiş olan Musevi, Müslüman ve Hıristiyan kültürü.


Yasaksız ortamın ve sınırsız ruh halinin yaratıcılığı

Gezide beni en çok etkileyen Dali'nin eserleri oldu.
Salvador Dali sağlığında Katalonya-Figueras'da bir ev satın almış ve orasını sergi sarayı, müze haline getirmiş, sanırım bütün eserleri orada sergileniyor, vasiyeti gereği cenazesi de müzenin bir bölümüne defnedilmiş.
Dali'nin eserlerinin çoğunda eşi, sevgilisi olan Gala var. Gala için Dali'nin yaratıcılığının ilham kaynağı olduğu söylenir. Gala ile olan uçuk kaçık, gerçeküstü, olağanüstü ilişkisi Dali'nin eserlerine yansımış.
Gördüklerimden ve dinlediklerimden Dali'yi en kısa söyle anlatabilirim: O bir deli, o bir dahi, 'diktatör Franko yanlısı' olsa da o büyük bir sanatçı.
Madrid'deki "Museo del Prado" yani Prado Müzesi'ndeki resimler ile Salvador Dali'nin eserlerini gördükten sonra sanat için yasaksız bir ortamın ve sınırsız bir ruh halinin gerekli olduğunu bir kez daha söyleyebilirim.


Çatışan ve etkileşen kültürler

İspanya'nın bilinen tarihi M.Ö. 1100'lü yıllara kadar uzanıyor. İspanya bugün Roma dönemi ile Ortaçağ'da yaşanan istilaların, çatışmaların izlerini taşıyor. Ayakta kalmış dini yapılarda bu izler açıkça görülüyor. M.S. beşinci yüzyılda Hıristiyanlığı İspanya'ya getiren Vizigotlar tarafından inşa edilen kiliseler, sekizinci yüzyılda Afrika'dan gelen Müslümanların on beşinci yüzyıla kadar süren hakimiyetleri sırasında camiye dönüştürülmüş, on beşinci yüzyılın sonlarında 1492'de Müslümanların son kalesi Granada Krallığı'nın da yıkılmasıyla bütün İspanya'da başlayan Katolik Hıristiyanlık dönemiyle yeniden kiliseye dönüştürülmüş. Bu dönüşümler büyük yıkımlarla gerçekleşmiş olsa da dini yapılar bugünkü halinde de o dönemlerin izlerini taşıyor.

Generalife bahçeleri, yazlık sarayları ve dini yapılarıyla Granada'daki Alhamra Sarayı Külliyesi'nde İslam ve Hristiyan kültürü iç içe geçmiş durumda. Adalet kapısındaki İslam'ın 5 şartını simgeleyen el, cennetin anahtarı ile ikisinin arasında yer alan Meryem ve İsa kabartmaları, bu iki kültürün sürekli çatışmasını, bir o kadar da etkileşimini gösteriyor. Örnekleri çoğaltabiliriz;  Sevilla'da camiden kiliseye, minareden çan kulesine dönüştürülmüş yapılar, Cortoba'daki önce kilise, sekizinci yüzyıldan sonra cami, on üçüncü yüzyıldan sonra katedral olan ama halen meskita (mescit) olarak da anılan dini yapı.

Bu arada Musevileri de atlamamak gerek, bizim gezdiğimiz tarihi kentlerin tamamında mahalleleri, ev yapıları, sokaklarıyla Musevi kültürü halen yaşıyor, tek eksiği, oralarda artık Musevi yaşamıyor. 1492'de Elhamra Kararnamesi ile yurtlarından kovulan Sefarad Yahudileri dünyanın her yerine dağıldılar, bir kısmı da Osmanlı İmparatorluğu'na sığındılar, bugün Yahudi yurttaşlarımızın bir kısmının ataları İspanya'dan sürgün edilenler.

Museviler tarafından kurulan, Müslümanlar tarafından imar edilen, Hristiyanlar tarafından geliştirilen on altıncı yüzyıla kadar İspanya'nın başkenti olan Toledo'nun tarihinden bugüne dair çıkartılacak çok dersler var..


Farklılıkları koruyarak birlikte yaşabilmek

İspanya'da tarih boyunca sürekli çatışma halinde olan ama aynı zamanda birbirinden etkilenmiş inançlar, kültürler, artık barış içinde farklılıkları koruyarak bir arada yaşamasını sağlamamız gerektiğini bize anlatıyor.

İspanya 17 özerk bölgeye ayrılmış, ayrıca Kuzey Afrika'da olan 2 özerk şehri bulunmakta. Özerk bölgelerin ayrıca kendi parlamentoları, başkentleri ve bayrakları, bazı bölgelerde ayrı dilleri var, hatta bazılarında resmi bayrakların yanı sıra ayrılıkçılığı simgeleyen bayraklar da asılı, ayrılıkçı bayrakları gezdiğimiz özerk bölgeler içinde Katalonya'da, başkent Barselona'da ve Gerona kentinde gördük.

Haberlere yansıdığı kadarıyla zaman zaman bayrak tartışmaları, ayrılma tartışmaları yaşansa da bugün itibariyle İspanya farklılıklarıyla birlikte yaşamayı başarabilmiş bir ülke.

İspanya deyince boğa güresi akla gelir, bu konuda da herkes aynı şeyi düşünmüyor, uygulama her yerde aynı değil, örneğin Madrid'de, Valensiya ve Endülüs'te çok yaygın olmasına karşın Katalonya'da boğa güreşleri yasaklanmış durumda.

İspanya 1936 ile 1939 yılları arasında yaşanan iç savaşın yarattığı olumsuzlukları bugün hala yaşıyor, özellikle turistlerin yoğun olduğu yerlerde yaşanan kapkaç ve hırsızlık olaylarının o iç savaşın mirası olduğunu söyleyen de var.

Hızlı büyüme çılgınlığı ve çirkinleşen yanları, yer yer Katolik mezhebinin tutuculuğu yansısa da, korunmuş tarihi yapıları ve müzeleriyle, tepesinde çiçekler açmış direkli caddeleri olan, sokaklarında çalgı çalan, flamenko dansı yapan cana yakın insanların yaşadığı kentleriyle İspanya güzel bir ülke.

İspanya ile ilgili daha geniş ve derin değerlendirmeler yapılabilir, bir haftalık geziden bende kalanlar bunlar.

Arif Ali Cangı Facebook