*TÜİK'in haziran ayı verilerine göre tavuk yumurtası üretimi mayıs ayına kıyasla yüzde 7,9, geçen senenin haziran ayına kıyasla ise yüzde 1,3 azaldı. Öğrenci evinin vazgeçilmezi! Sabah kahvaltıda, akşam vakti olmayanın yanı başında! Gözgöz tavaya, soğanlı – soğansız menemene, hamarat annelerin ellerinde öğlen poğaçaya, böreğe, akşam ıspanağın üzerine kırdığımız yumurtanın üretimi de ekonominin şahlanışından nasibini almış. Halkımız o kadar zengin ki yumurtaya teveccüh göstermiyor!

*Yine TÜİK'in haziran ayı verisine göre kesilen tavuk miktarı mayıs ayına kıyasla yüzde 11,7, geçen yılın haziran ayına kıyasla ise yüzde 6,3 azaldı. Kanadından, kalçasından, göğsünden ayrı ayrı yemekler yaptığımız, yoksul mutfakların et kontenjanını doldurmasıyla ünlü, hatta tatlılarda bile kullandığımız tavuk da ekonominin şahlanışından faydalanmış. Üretimi yüzde 5,6 oranında düşmüş. Sığır eti üretiminin bir önceki yıla kıyasla yüzde 5,2 oranında düşüşünü göz ardı ederek “Halkımız zenginleşti ve artık kırmızı ete yöneldi” diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım!

*Geçen yıla kıyasla inek peyniri üretimi yüzde 13,8, yoğurt üretimi 1,6, ayran üretimi ise yüzde 1,5 azalmış. Okuyucuları bu konuda uyarmam lazım; peynir, yoğurt tüketiminden vazgeçmemekte fayda var. “Çok zengin oldum, ekonomimiz şahlandı, ben artık bunları yemem!” demeyin. Ejder meyveli smoothie iç iç nereye kadar!

Tüm bu ironileri, ağlanacak durumumuza gülme hallerini bir kenara bırakarak, “Ekonomimiz şahlandı” zırvasını duymazdan gelerek, ciddi bir yazı kaleme almak istiyorum ama elimde değil. Aklımızla o kadar pervasızca dalga geçiyorlar ki yakında gözümüzde pembe gözlükler, başımızda hunilerle gezmezsek iyi.

Son zamanlarda çeşitli kimselerden duyduğumuz “İşsizlik yok iş beğenmeme var!” lafını “Üretimde düşüş yok tüketici beğenmeyen üretici var!” şeklinde duyarsanız şaşırmayın. Hazır laf işsizliğe gelmişken. Yine TÜİK'in mayıs ayında bahsettiği 1 milyon 21 bin yeni işsizimizden de bahsetmek gerek. Böylelikle mayıs ayında işsiz insan sayımız 4 milyon 157 bine ulaştı. Son üç aya dair bir veri henüz yayınlamadılar ama üretimdeki düşüş bu sayının da artacağına dair bize ipuçları vermekte.

4 milyon 157 bin kişi!  Rakamı duydukça tüylerim ürperiyor.

Bu rakam işsiz insan sayısı değil de lira olsaydı yıllık faizi yaklaşık bir milyon Türk Lirasıydı.

Bu rakam işsiz insan sayısı değil de oy olsaydı, genel seçimlerde en yüksek oyu alan altıncı parti olup, iyi bir ittifak ortağı olurdu.

Bu rakam işsiz insan sayısı değil de il nüfus sayısı olsaydı, İzmir'in arkasından en büyük dördüncü il konumuna gelirdi.

2018 ile 2019 yılları arasında işsizler ordusuna katılanların rakamına bu kıyası uygularsak; lira olsalar yıllık faizi yaklaşık 250 bin liraya, parti kursalar Saadet Partisi, Vatan Partisi ve HÜDAPAR'ın oy toplamlarından daha fazla bir oy potansiyeline, il olsalar Sakarya'nın hemen üstünde yirmi üçüncü sıraya sahip olacaklardı.

Türkiye'deki işsizler, İstanbul İzmir arası yapılan fahiş fiyatlı yeni yolda el ele tutuşsa yaklaşık yedi kere git gel yapacak kalabalıktalar. Bir dağda buluşup, eş zamanlı zıplasalar dağı yıkacak güçteler. Sendika kurmaya kalksalar Türkiye'nin en büyük sendikasını oluşturlar.

Küçüklüğümden kalma, bakkal amcasına soru soran bir şarkımız vardı. Unun var mı? Şekerin var mı? Yağın var mı? Ne duruyorsun, helva yapsana, helva yapsana diye devam ederdi. Ben de aynı soruyu işsizlerimize soruyorum, pardon düzelteyim “İş beğenmeyenlere!”: Sütün var mı? Yumurtan var mı? Tavuğun var mı? Etin var mı? Yoğurdun var mı? Ayranın var mı? İşin var mı? Ne duruyorsun!