Yedi Haziran'da yapılacak genel seçimlere bir ay gibi kısa bir süre kaldı. Partiler seçim vaatlerini açıkladı. Başta CHP olmak üzere patilerin seçim vaatlerindeki en dikkat çeken noktalar asgari ücrette büyük oranda artışın sağlanacağı ve emekliye yılda iki maaş ikramiye verileceği yönündeki vaatler oldu. Seçim vaatlerini ilk açıklayan CHP, iktidara gelmesi durumunda halen 949 TL olan asgari ücreti 1500 TL'ye, seçimin kilit partisi HDP, 1800 TL'ye, MHP ise 1400 TL'ye yükselteceği vaadinde bulundu. İktidar partisi AKP ise 'kaynağı nereden bulacaksınız' diyerek asgari ücretin daha fazla yükseltilmesinin ya da işçiye yılda iki maaş ikramiye verilmesinin mümkün olmadığını savunuyor. 

Gelir İdaresi Başkanlığı verilerine göre (sigortasız çalışanlar yani kayıt dışı çalışanlar hariç) Türkiye'de 5,5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücret halen brüt 1201,50 TL. Gelir vergisi, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) primi ve diğer kesintiler çıkarıldığında ise net 949,07 TL'ye iniyor. Yani cumhurbaşkanının 26 bin 800 lira, emekli cumhurbaşkanının 15 bin 980 lira, milletvekilinin 15 bin lira, 2 yılda emekli olan emekli vekilin 8 bin 190 lira maaş aldığı ülkemizde milyonlarca işçinin, emekçinin ay sonunda daha cebine girmeden borca, kiraya, faturaya giden maaşı ise sadece 949 lira.. Bozdur bozdur harca!
Hal böyle iken muhalefet partilerinin asgari ücreti yükseltip yılda iki maaş da ikramiye verme vaadinde bulunması iktidarı rahatsız etti. Vaatlerin yerine getirilemeyeceğini iddia eden iktidar kanadından yapılan açıklamalarda kaynak nerede sorusu sorulmaya başlandı. Soruyu soranlar sadece siyasetçiler de değil maalesef, asgari ücretle çalışan, ay sonunu zor getiren vatandaş da soruyor bu soruyu. 'Nerden bulacaklar' diyor, 'Bu kadar yükseltemezler, ülkeyi batıracaklar' diyor. Ama dönüp kendi yaşamına bakmıyor. Kendisi açlık sınırının da altında yaşarken lüks içinde yaşayanları görmüyor, göremiyor. Mutfağındaki tek bir bardağın bile on asgari ücretlinin maaşına eşdeğer olduğu milyarlarca liralık saraylara, lüks araçlara, villalara, milletvekili maaşlarına, kaynak bulunuyor da benim alacağım asgari ücrete mi kaynak bulunamıyor diye sormuyor.

Aldığı maaş ile ailesinin temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan, evi, arabası olmadığı, hayatında neredeyse hiç şehir dışına çıkmadığı halde, yol yapılıyor diye sevinen insanların yaşadığı bir ülke burası. Yol, havaalanı bunların hepsi insanların daha rahat yaşaması için elbette ama şu soruyu sormadan da edemiyor insan, nasıl yaşayacağız? Kim yaşayacak? Zenginin her geçen gün daha zengin, fakirin ise daha fakir hale geldiği, gelir dağılımındaki adaletsizliğin hat safhaya ulaştığı bu ülkede yol nereye, kimlere gider?

Daha iyisinin olabileceği inancını yitiren, daha iyisi için mücadele etmeyen toplumlar daha kötüyü yaşamaya mahkumdur her zaman. Günümüzden 322 yıl önce doğan Montesquieu, 'Her toplum, layık olduğu şekilde yönetilir' diyordu. Sözün bugün bile geçerli olduğunu yaşayarak görüyoruz. 7 Haziran seçimleri bunu belirlemenin yanı sıra, insanca mı yoksa asgari yaşam mı? biraz da bunun seçimi olacak.