Neden mi? Özetlemeye çalışayım. Ülkemizde son yirmi yıldır okul öncesi eğitime verilen önem artarak devam etmektedir. Bir bakıma hükümet politikası olmaktan çıkıp devlet politikası haline gelmiştir. Doğru olanı da budur zaten; çünkü okul öncesi eğitim süresince çocuklar ilköğretime giden yolda paylaşmayı, dayanışmayı, sosyalleşmeyi ve birlikte çalışmayı öğrenirler. Bu yaş grubundaki çocuklar yüksek öğrenme potansiyeline sahiptir. Yapılan araştırmalara göre 3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar bir profesörden 2 kat hızlıdır. Çocukların zihinsel, duygusal, sosyal, bedensel gelişiminin %70'i 0-6 yaş arasında tamamlanmaktadır. Okul öncesi eğitimi çok gereklidir, çünkü:

Duygusal olarak kendi işlerini kendisi yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı kararları kendisinin vermesi sayesinde kendine güveni yükselir.
   
Düşüncelerini dile getirebilme ve başkalarına iletebilme şansını elde eder.
   
Özgüven bireyin kendisini yetenekli, önemli başarılı ve değerli biri olarak algılama derecesi olarak tanımlanabilir.
   
Fiziksel olarak kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu ince motor becerileri gelişir.
   
Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi faaliyetlerle de kaba motor fonksiyonlarını kullanır ve geliştirir.
   
Çocukların beslenme ve sağlık durumunda iyileşme görülür.
   
Zihinsel olarak nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler üretme gibi matematik ve bilim becerilerini kazanır.
Anaokuluna başlayan çocukların zeka puanlarında yükselme görülmüştür.
   
Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler de dikkat ve konsantrasyonun artmasına ve erken okuma ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı olur.
   
Dikkat eksikliği sorunu ve öğrenme güçlüğü olan çocukların erken fark edilmesi ve okula başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.
   
Sosyal olarak çocuklar oyuncakları paylaşmanın yanında yetişkinin ilgisini, yiyecekleri paylaşmayı ve karşılıklı konuşmayı öğrenirler.
   
Ayrıca yaşıtlarıyla çatışmaları ve ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözümlemeyi ve kendini nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı göstermeyi de öğrenirler. Bütün bunlar çocuğun ileriki yaşamında ortaya çıkan tüm sorunları çözmesine yardımcı olacak problem çözme becerilerinin artmasını sağlar.
   
Yemek, uyku, tuvalet gibi öz bakım becerilerini kazanmak, anne-babadan ayrı kalmak duygusal gelişimine katkıda bulunarak kendine güvenini artırır.
Ebeveyn-çocuk arasında daha güçlü ve olumlu bir ilişki oluşmasını sağlar.
    Yetişkinlik döneminde de kişilerin daha üretici ve verimli olmalarını ve sahip oldukları potansiyeli tam olarak kullanmalarını sağlar.
    Canlandırma, taklit ve hayali oyunlar sayesinde hayal gücü gelişir.
    Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştirir.
    Yaratıcı yönlerinin ve ilgi alanlarının ortaya çıkması açısından da önem taşır.
   
Bir okul öncesi kurumda belirli zaman dilimi içinde bir sıra düzen izleyen faaliyetler, çocuğun zaman kavramını ve bunun insan yaşamındaki yerini ve önemini öğrenmesine yardımcı olur. Zaman yönetimi becerileri gelişir.
   
Okul öncesi kurum, öğretmenin denetim ve uyarıları ile çocuklara okludaki eşyaları ve oyuncakları ortaklaşa kullanmayı, birbirlerinin sırasını ve hakkını gözetmeyi ve birbirleri için bir şeyler yapabilmeyi öğretecek en iyi ortamlardan biridir.
   
Yemek sırasında arkadaşlarına ekmek servisi yapmanın onların bardaklarına su doldurabilmenin çocuk için zevkli bir uğraş olduğu kadar gelecekti kuracağı insan ilişkileri için de olumlu bir temel oluşturacağı kuşkusuzdur.

Çocuklar evde yapamadıkları birçok faaliyeti anaokulunda gerçekleştirirken, arkadaşları ile konuşarak onların düşüncelerinden haberdar olurlar. Kendi görüşlerini ve düşüncelerini rahatça ifade edebilirler. Hatta oynadıkları oyunlarda, gerek evde gerekse okulda yakınları ve arkadaşlarına karşı duygularını ifade etmek fırsatını bularak rahatlarlar.

Aile ve eğitimci işbirliği ile gerçekleşen okulöncesi eğitim; çocuğun daha yaratıcı, ileriyi görebilen, yeni ürünler yaratabilen ve çevresini kendi amaçları için yönlendirebilen özerk bir birey olarak yetişmesine katkı sağlayacaktır.

Neden 6+6?

Okullar ilköğretim ve ortaöğretim olarak ikiye ayrılmalı ve her iki eğitim de 6'şar (altı) yıl olarak planlanmalıdır.  İlköğretim 6 yıl olarak planlanmalı ve ilk 3 (üç) yılında sadece Türkçe, Matematik, Hayat Bilgisi, İngilizce ve Beden Eğitimi / oyun dersleri okutulmalıdır. Çocukların ana dillerinde kendilerini ifade edebilme becerileri üzerine yoğunlaşılmış bir Türkçe eğitimi verilmelidir. Hayat Bilgisi dersleri televizyon, internet kullanımı, vatandaşlık ve trafik üzerine yoğunlaşmalı ve bu derslerde bilgisayar eğitimi de verilmelidir. Ülkemizde matematik dersinde öğrencilerin başarılı olamadıkları ve bu olumsuzluğun fen derslerini de olumsuz etkilediği acı bir gerçektir. Matematik eğitimi bu temelde verilmelidir. Anadolu liselerinde bile yıllarca İngilizce eğitim alan öğrencilerin gramer bilgilerinin çok yüksek olmasına rağmen kendilerini ifade etmede ve yazmada çok zayıf kaldıkları da bir başka gerçektir. Beden Eğitimi / oyun derslerinde ise spor yapmanın yanı sıra geleneksel ve unutulmaya yüz tutmuş oyunlar öğretilmelidir. Fen dersleri 4. sınıfta başlamalıdır. 6. sınıfta ise din / inanç eğitimine başlanmalıdır.

Türkiye'nin hangi ilinde olursa olsun ilköğretim okullarının dersleri sabah 09.00'dan önce kesinlikle başlamamalıdır. Sınıf öğretmenlerine bu temelde hizmet içi eğitim kursları verilmelidir.

Ortaöğretim 6 yıl olarak planlanmalı ve ortaokullar liselerin bünyelerine alınmalıdır. Ortaokullarda müfredat ilköğretim baz alınarak yeniden planlanmalıdır. Ders saatleri gözden geçirilmelidir. 6. sınıfta başlayan din / inanç eğitimi 9. sınıfın sonuna kadar devam etmelidir.

    Okul çeşitliliği;

    a. Fen Liseleri
    b. Sosyal Bilimler Liseleri
    c. Anadolu Liseleri
    d. Meslek Liseleri

şeklinde yeniden planlanmalıdır. Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri ve Anadolu Liselerine devam edecek öğrenciler için 6. sınıf sonunda sınavlar yapılmalıdır. Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerine devam edecek öğrenciler bu sınavlarda çok ileri çıkan öğrenciler arasından seçilmelidir, belli bir puanın altında öğrenci alınmamalıdır ve amaç kontenjan doldurmak değil ileri çıkan bu çocukların bilim insanı olarak yetiştirilmelerini sağlamaktır. Anadolu Liseleri ise 8 yıllık mecburi eğitimden önceki tarza geri dönmelidir. Meslek Liselerinde okuyan öğrencilerin ilgili üniversitelere devam etmeleri sağlanmalıdır. 10. sınıfa başlayan öğrencilerden din / inanç eğitiminde daha derin eğitim görmek isteyenlere de bu fırsat devam ettikleri okullarda verilmelidir.

Tüm çocuklarımız aynı bahçede, birbirlerinin farklarını zenginlik kabul ederek, bir birlerine saygı göstererek ve demokrasinin gereği birbirleriyle konuşmayı becererek, paylaşabilerek ve tolerans göstermeyi öğrenerek yetiştirilmelidirler.

BAŞKA TÜRKİYE YOK...