Artık 'Başbakan' değil... Ortaya çıkan yolsuzluklar, pislikler, çapsızlıklar karşısında giderek küçülen; küçüldükçe çirkinleşen ve sertleşen bir 'Diktatör'ü andırıyor. Saplandığı bataklıkta çırpındıkça daha çok batıyor; battıkça sonunun yaklaştığı paniğiyle daha çok çırpınıyor. Üzerindeki yaldızlar ve cilalar döküldükçe herkes net olarak görüyor, Kral'ın ne denli 'çıplak' olduğunu...
'Görkemli' İzmir Mitingi ile bir çuval inciri berbat etti. AKP adayı Binali Yıldırım neredeyse "Ya oturalım da şu Kordon'da birlikte bir rakı içelim" kıvamına gelmişken, "Hülöööğğğğ" diye höyküren toplama kalabalık, 'Gerçek İzmirli'yi rahatsız etti. Kendisine orta parmağı ile "Sen bir tanesin" diyen kadınımızın ('bayan' değil) hukuk dışı biçimde yetkisiz korumalarca evinden alınması ve şehir turu attırılması; buna karşın balkondaki kadınlara "Ortalık or....larısınız. Or....sunuz siz. Yunan tohumusunuz" diye bağıran AKP'liye, açık kanıtlara karşın hiçbir işlem yapılmaması, AKP'nin zaten düşük olan puanını daha da düşürdü, İzmir'de.
En yanlış çırpınışlardan biri Twitter'ı kapamak oldu; bir işe yaramadığı gibi, özellikle yurtdışında 'beklenen kaçınılmaz son'un habercisi olarak algılandı.
Bakalım batarken kimleri çekecek yanında, bataklığa... Ertuğrul Günay gibi uyanık olanlar, çoktan uzaklaştılar yanından... Twitter'ın kapanmasına yol açan yasal düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi'ne götürmeyen Abdullah Gül içinse artık çok geç; uzaklaşmaya çalışsa bile oluşan girdap onu da yutacaktır.

Gelelim bize düşen görevlere; yapmamız gereken çok basit... Bağımsız ve güvenilir kamuoyu şirketlerinin (SONAR, KONSENSUS, GEZİCİ gibi) araştırmalarında AKP karşısındaki en güçlü adaylar kimlerse, onlara oy vermek... Bu adaylar büyükşehir ve ilçede farklı partilerdense, ona göre hareket etmek... AKP ile işbirliği yapan DSP adaylarından da uzak durmak ve asıl desteklediğimiz partiye İl Genel Meclisi seçiminde oy atmak... Hepsi bu...

CHP'ye, MHP'ye veya onların adaylarına karşı haklı kızgınlıklarımızı bir haftalığına unutalım; seçimden sonra kaldığımız yerden devam ederiz.
26 Ocak tarihli yazımda şunları söylemişim: "AKP'deki erimenin, CHP'deki yükselmenin hızlanarak süreceği; iki parti oy oranlarının yüzde 35'ler civarında birbirine yaklaşacağını, MHP'nin de yaklaşık yüzde 20 oy alacağını tahmin ediyorum. Cemaatin yaratacağı fırtına veya kasırganın şiddeti, hem oy oranlarını etkileyecek, hem de kendi geleceklerini belirleyecek... ... Ali Babacan'ın, politik sonu iyice yaklaşan Erdoğan'ın koltuğuna en yakın aday olduğunu düşündüğümü de belirteyim." 25 Mart'ta kopacağı söylenen fırtına 23 veya 24'ünde ortaya çıkarsa şaşırmam.
Oylarımızı mutlaka kullanalım; sonra televizyonun karşısına geçip son çırpınışları izleyebiliriz.
Büyük bir keyifle...
Haftanın Sözü: "Hükümetin sonu toplumun mutluluğudur." John Adams