İrfan Sancı'yla konuştum dün.
Sel Yayınları'nın sahibi.
Hani şu İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu'nca 'sakıncalı' bulunan Fareler ve İnsanlar romanını yayınlayan yayınevi.
Şaşkındı.
Ağlasa mı gülse mi, bilemez bir haldeydi.
"Sansüre, yasaklamaya, kitap toplatmalara, mahkemelere alışkınım, ama Fareler ve İnsanlar'ın sakıncalı bulunacağını rüyamda görsem inanmazdım" diyordu. 
***
Haberi gördüğümde ben de inanamadım.
20. yüzyılın klasiklerinden sayılan bir roman.
John Steinbeck'in başyapıtı. 
Defalarca sahneye konulmuş, beyazperdeye aktarılmış, operaya uyarlanmış bir uzun hikaye.
1937'de yayınlanmış. 
İnsan olmanın doğasını, bireyin evrende kendini konumlandırma çabasını anlatır. 
Hayaller, yalnızlık, zenginliğin zulmü getirmesi, güçsüzlük, geleceğe güvenle bakamama gibi pek çok insanlık durumunu edebi bir biçimde dile getirir.
Türkiye'de ilk kez 1945'te Milli Eğitim Basımevi'nce yayınlanmıştır. Sonradan pek çok ünlü yayınevi basmıştır bu kitabı. 
Son olarak da Sel Yayıncılık'tan çıktı roman. 
Her kütüphanede, her okulda, hemen hemen her evde rastlayabileceğimiz bir klasiktir Fareler ve İnsanlar. 
Milli Eğitim Bakanlığı'nın belirlediği 100 Temel Eser arasına da girmiştir ayrıca.
Buraya kadar her şey normal, her şey anlaşılır.
***
3 Aralık'ta ise her şey tersine dönüyor. 
İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu üyeleri, bir velinin şikayeti üzerine oturup kitabı inceliyorlar ve romanın 'sakıncalı' olduğuna karar veriyorlar. 
Sel Yayınları sahibi İrfan Sancı diyor ki: "Bu artık Türkiye'de yasağın ve sansürün ulaşabileceği son noktadır."
Haklı.
Delilik bu.
Divanelik. 
Başka bir şey değil.
Sancı ekliyor: "Dedelerimiz de, babalarımız da bu romanı okudular, onlar ahlaksız mı yetiştiler? Fareler ve İnsanlar'ı sakıncalı bulmayı akılla, mantıkla açıklamak olanaksız. Dünyaya anlatamayız bu durumu!"
Haklı. 
Milyon kere haklı. 
***
2013'e girerken, dünyaya 'ucubeliğimizi' bir kez daha kanıtladık.
Fareler ve İnsanlar'ı 'sakıncalı' bulan insancıklara bir şey diyemiyorum. Onları ülkemizin psikiyatr ve psikologlarına emanet ediyorum. 
Bunun asıl sorumlusu, klasikleşmiş bir romanın bile 'sakıncalı' kategorisine sokulabileceği politik-siyasal iklimi yaratanlardır. 
Ülkeyi 'ucube' haline getirenlerdir.
Bize bu 'akıl tutulmasını' yaşatanlardır!