İktidara geldiğinden beri üzgün.
1995'te parlamentoya girer girmez iktidar partisinin milletvekili oldu, üzgündü.
TBMM Başkanı iken de üzgündü.
Sonra Başbakan Yardımcısı oldu, yine üzgün.
2002'den beri Türkiye'nin en güçlü hükümetlerinde en kritik noktalarda bulundu, hep üzgün.
Yetki, söz, karar hep ondaydı on yıldır, o daima üzgün.
Tutukluluk sürelerinin bu kadar uzun olmasından dolayı üzgün.
Turgutlu'da çiftçiyle tartıştı, sonra "üzgünüm" dedi.
Şehit haberleri geldikçe her gün, o yine "üzgünüm" açıklaması yaptı.
İlker Başbuğ tutuklandı, o "üzgünüm" demeci verdi.
Ahmet Türk'e yumruklu saldırı gerçekleşti, "üzgünüm" dedi.
Bursa-Beşiktaş maçı iptal edildi, o yine üzgün.
Son olarak da gazetecilerin hapishanede olmasından dolayı "üzgünüm" demiş.
Bu kadar çok gazetecinin tutuklu yargılanmasından ve tutukluluğun cezaya dönüşmesinden dolayı üzüntülerini dile getirmiş.

***

Bu kadar üzülmeyin Sayın Arınç.
Elbette bir gün bitecek bu devir.
AKP yerle yeksan olacak.
Ergenekon, KCK, Balyoz, Oda TV gibi tertiplerin hepsi bir bir çökecek.
Silivri boşalacak.
Bilim insanları, aydınlar, gazeteciler, komutanlar, milletvekilleri çıkacak cezaevlerinden.
Ve sizin bütün üzüntünüz geçecek.
Merak etmeyin, olacak bütün bu dediklerim.
Biliyorum, siz de şikayetçisiniz bugünkü düzenden.
Şikayetçi olmasanız, ikide bir "üzgünüm" demeci vermezsiniz herhalde, değil mi?
Size bunca üzen, bunca kahreden, bunca göz yaşına gark eden bu AKP düzeni, yıkılacak elbet bir gün.
Ve işte o gün üzüntü-müzüntü kalmayacak sizde, görün bak.

***

Bu yazı vesilesiyle size bir de şarkı gönderiyorum, Sayın Arınç.
Benden size gelsin.
Zeki Müren söylüyor:
"Ağlama değmez hayat, bu gözyaşlarına..."