Şili'de 1973'te darbeyle iktidara gelen ve 15 yıl iktidarda kalan Augusto Pinochet, uluslararası baskılara daha fazla dayanamaz ve sekiz yıl daha iktidarda kalıp kalmayacağını belirlemek için 1988 yılında referanduma gitmek zorunda kalır.
27 gün boyunca muhalifler devlet televizyonunda kendilerine ayrılan 15 dakikada yaptıkları kampanya ile Pinochet iktidarının önüne set çekmeyi başarırlar. Bu başarılı kampanya, yönetmen Pablo Larraín'in 2013'te gösterime giren 'No' adlı filmine de konu olur. Filmde, 'Hayır' kampanyasının öncülerinden Eugenio Garcia, oyuncu Gael Garcia Bernal tarafından canlandırıldı.
Filmi, referandum sürecine girdiğimiz şu günlerde hem 'Hayır' diyecekler hem de 'Evet' demeyi düşünenler izlemeli. Çünkü biz de önümüzdeki günlerde ülkemizin geleceğini şekillendirecek anayasa değişikliği konusunda çok önemli bir karar vereceğiz.
Evet diyenlerle hayır diyenler daha şimdiden oyunun rengini belli eden açıklamalar yapmaya başladı. 'Evet' oyu vereceğini açıklayan bazı ünlüler 'Sen de var mısın?' diyerek birbirlerine pas atarken, 'Hayır' oyu kullanacağını açıklayanlar da yaratıcı bir şekilde seslerini yükseltiyorlar.
Sesleri yükseltmek gerek ve dayatılan anayasa değişikliklerinin neler getirdiğini, hayatımızdan neleri alıp götüreceğini insanlara çok iyi anlatmamız gerekiyor.  
Filmde 'Hayır' kampanyasını yürüten Bernal, daha filmin başında kendisi ile birlikte çalışan arkadaşlarına şöyle sesleniyor: Unutmayın ki halkın gerçekler ve istekleri konusunda artan talepleri var. Dürüst olmak gerekirse bugün artık geleceğini de düşünmek zorunda...
'Halk artık geleceğini düşünmek zorunda...' diyor. Evet artık hepimiz geleceğimizi düşünmek zorundayız. Çocuklarımıza nasıl bir ülke bırakacağımıza karar vermek ve ona göre hareket etmek zorundayız.

'Geleceğini düşünmek' aslında bu cümle bile bugün içinde bulunduğumuz durumu açıklıyor. Bu cümle, herkes için farklı anlamlara gelebilir.
Mesela Futbol Federasyonu Başkanlığı için adaylığını açıklayan biri 'geleceğini düşündüğü için!' bir yerlerden destek umudu ile kampanya başlatabilir. Koltuğunu çok seven bir rektör mesela, yine 'geleceğini düşündüğü için!' bu kampanyaya koşa koşa dahil olabilir... Ya da bir milletvekili, 'geleceğini düşündüğü için!' inanmadığı, aslında içten içe korktuğu, endişe duyduğu bir yasa değişikliğinin altına okumadan imza atabilir. Bu insanların ortak özelliği günlük çıkarları için yalnız kendi geleceklerini değil senin ve çocuklarının geleceğinini de yok sayıyor, tehlikeye atıyor olmalarıdır.
Diğer yanda sen varsındır. Sen ise çocukların, çocuklarımız gelecekte daha özgür, insanca bir hayat yaşasın, kula kulluk etmesin, mutlu olsun istersin. Onun için çaballarsın. Korkmadan bildiğin gerçekleri söylersin.
Denklem basittir aslında, sen onların geleceğini de düşünürsün, çalışıp çabalar, bir şeyleri anlatmaya çalışırsın. Onlarsa düşünmedikleri için senin geleceğini de günlük çıkarlarına meze ederler.
Peki şimdi geleceğimiz için ne yapmalıyız? Bu soruyu 'Yenilecek düşman, kardeşin kardeşle kavga ettiği Türkiye'dir' diyen Şili'deki 'Hayır' kampanyasının mimarı Eugenio Garcia şöyle cevaplıyor: Bugünün politikalarının ikilemlerinin genellikle etik ikilemler olduğunu söyleyebilirim. İktidarların besin kaynağı genellikle düşman korkusudur. Bu korkuyu yenmenin yolu tehdit etmek değil, kolları indirmek ve Türkiyelileri bir araya getirecek duyguyu bulmak olabilir. Yenilecek düşman; bölünmüş, çatışma halindeki, kardeşin kardeşle kavga ettiği Türkiye'dir...
Bugün artık geleceğini düşünmek zorundayız, hepimizin geleceğini...