Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın, 'Zorunlu eğitimi 13 yıla çıkaracağız' açıklaması, aklıma Ivan Illich'in Okulsuz Toplum adlı eserini getirdi. Ivan Illich, söz konusu eserinde okullardaki aydınlanma evresinin artık sona erdiğini, okulların var olan haliyle gelişimin önünü tıkadığını ileri sürer. Ona göre, uygulanmakta olan eğitim sistemleri,  bireyin yetenek gelişimine yeterli önemi vermeyen, istenilen bilgiden çok sistemin zorunlu koştuğu bilginin öğrenildiği, bireysel ihtiyaçları göz ardı eden, kısıtlayıcı ve köreltici bir hal almıştır.

Fabrika misali birbirinin kopyası bireyler yetiştiren, öğrencileri hayal kurma konusunda yüreklendirmeyen aksine belirli kalıplar içerisine hapseden bir eğitim sisteminde eğitim süresinin uzun ya da kısa olmasının hiçbir önemi yoktur.

Şu an uygulamada olan 8 yıllık zorunlu eğitimi okuma yazma bilmeden bitiren öğrenciler var. Zorunlu eğitim süresi 13 yıl olunca ne değişecek? Daha fazla okul yapmakla, her ile bir üniversite açmakla başarı yakalanabilir mi?
Bir hafta önce gündemde çok fazla yer almayan güzel bir haber vardı. Hayal eden, hayalinin peşinden koşarken başka insanların hayatını da güzelleştiren lise öğrencisi Neval Çam'ın gururlandıran başarısı hikâyesinin anlatıldığı bir haber.

Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi öğrencisi Neval Çam, işaret dilini tercüme eden 'Leap Motion Aracılığıyla İşaret Dili Tercüme Cihazı' yazılımıyla Stanford Üniversitesi'ne tam bursla olarak kabul edildi. Microsoft tarafından da yılın en başarılı kadın yazılım girişimcisi seçildi. Proje, işitme ve konuşma engelli kişilerin günlük hayatlarında işaret dilini bilmeyenler ile de rahatça iletişim kurabilmesine olanak sağlıyor. Akıllı telefon ve cihazlarda da kablosuz olarak kullanılabilecek şekilde tasarlanacak olan program işaret dilini anında tercüme ederek iletişimdeki engelleri ortadan kaldıracak.



Neval, Microsoft tarafından çekilen videoda şöyle sesleniyor, 'Hayal etmekle başlıyor her şey. En çok like'ı kapmak ya da en son çıkan telefonu almak olabilir hayalin ve istersen muhtemelen gerçekleştirirsin. Ama hayalin gerçek bir şeyler yapmaksa, mesela işitme engellilerin işaret dili bilmeyenlerle iletişim kurabilmesi için bir program yazmaksa, işte o zaman hayata bir değer katabilirsin...'

Neval'i diğer öğrencilerden farklı kılan bir özelliği var. O iyi bir üniversiteye gidebilmek için lise hayatı boyunca deneme sınavları çözmek, kurslara gitmek, özel dersler almak yerine öğrendiği bilgileri projeler geliştirmek için kullandı, hayal kurdu. Hayali insanların hayatını kolaylaştırmaktı, henüz 16 yaşında bunun ilk adımını attı. Kendisinden 10-15 yaş büyük adayların yarıştığı yarışmada Microsoft tarafından yılın en başarılı kadın yazılım girişimcisi seçildi.

Ivan Illich'in 'Okulsuz Toplum' adlı eserinde okulların olmadığı bir toplumdan bahsetmiyor. O okul sıralarından geçen öğrencilerin, tek boyutlu bireyler olarak değil, hayal kuran, sorgulayan bireyler olarak yetiştirilmesi gerektiğini belirtiyor, alternatif yöntemler sunuyor. Bu yüzden, Neval'in başarılı olmasında, onun bu hayalini gerçekleştirmesine olanak sağlayan onu yüreklendiren, ona fırsat veren okulunun da payı büyük.

Bu yıl liseden mezun olacak Neval, eğitimine dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olarak gösterilen Stanford Üniversitesi mühendislik fakültesi bilgisayar bilimleri bölümünde, tam burslu olarak devam edecek. Peki Neval neden yurt dışındaki bir okulda okumak istiyor? Sorunun cevabını gelecekte yapay zekâ teknolojileri üzerine çalışmak istediğini belirten Neval'in kendisinden dinleyelim: Bu konu maalesef Türkiye'de başlangıç noktasında bile değil. Gelecekte çok daha yoğun kullanılacak, herkes insansız araçlara binecek. Mezun olduktan sonra Türkiye'de kendi yapay zekâ laboratuvarımı kurmak istiyorum. Eğitimimi tamamladıktan sonra Türkiye'ye geri döneceğim. Kendi ülkeme kendi insanlarıma faydalı olmak istiyorum...

Hayata değer katan bireyler yetiştirmek için önceliğimiz eğitimin süresini uzatmak olmamalı. Çünkü Mahmut Hoca'nın da dediği gibi, 'Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir...' Önceliğimiz o okulların içini doldurmak olmalı, hayale, özgür düşünceye yer bırakarak doldurmak!.. Ancak o zaman Neval gibi öğrencilerimizin hayata değer katan hayallerini kendi ülkelerinde gerçekleştirmelerine olanak sağlayabiliriz.