Konak Belediyesi ve Türk Hukuk Kurumu tarafından Selahattin Akçiçek Eşrefpaşa Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen 'Adil Yargılama' konulu panelde açılış konuşmasını Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan yaptı. Ardından söz alan Yargıtay Onursal Başsavcısı ve Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, adil yargılamanın ancak 'hukuk devleti'nde, 'bağımsız ve tarafsız mahkemeler' tarafından sağlanabileceğini; kararlar başka ülkelerin başkentlerinden geliyorsa, o ülkede tam bağımsızlıktan ve adil yargılamadan söz edilemeyeceğini söyledi.


Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk ahalisine Türk milleti denir" sözlerini hatırlatan Kanadoğlu, 'üst kimlik' yerine 'alt kimlikler' öne çıkarıldığında, bağımsızlık, demokrasi, hukuk ve adil yargılamadan söz edilemeyeceğini dile getirdi ve "Ben Türk olarak doğdum, Türk olarak yaşadım ve Türk olarak öleceğim" dememiz gerektiğini, ekledi sözlerine...


"Kaldırılan özel yetkili mahkemelere 'Elindeki işi bitir' deniyorsa, orada hukuk devleti yoktur" diyen Kanadoğlu, "Anayasa yapma yetkisini hiçbir yerden almayan kurumlar, uzlaşma komisyonunda, binlerce kişinin katili ile aynı masada yer alıyorsa, balık baştan kokmuş demektir" sözleriyle muhalefeti de eleştirdi ve "Türk halkının, Türk isminin çıkarıldığı bir anayasaya evet demeyeceğini" dile getirdi.


Siyasi iktidarın, teröriste "Silahını bırak, başka ülkeye git" deme hakkı bulunmadığını belirten Kanadoğlu, bir soru üzerine, CHP'ye yaptığı eleştirilerin, bu partinin 'halk tarafından daha güvenilir ve daha sevilir bir parti olması için' olduğunu bildirdi.


İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Dikmen Canikoğlu'nu izlerken, işte 'Atatürk'ün Türk Kadını' diye düşündüm ve Başbakan Erdoğan'a "Gidişin kadınların elinden olacak" diyen Bekir Coşkun'a hak verdim... Art arda sıraladığı sert eleştirilerini not almakta zorlandığım Prof. Caniklioğlu, ortada bir 'hukuk devleti' kalmadığını ve büyük bir operasyonun söz konusu olduğunu belirtti; bir MİT müsteşar yardımcısının 'İmralı' denen kişiye "Sizinle savaşanlar şimdi içerde" demesine dikkat çekti ve "Milli mücadele başlamıştır" diyerek Türkleri 'ayağa kalkmaya' davet etti.


Hakkı Süha Okay verilen senaryoları işleyen basının toplumda 'algı yaratmasını' eleştirdi, bazı basın üyelerini 'paralel yargı' oluşturmakla suçladı.
Avukat Münci Özmen yapılan birçok uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarıyla çeliştiğini aktardı. Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda, mağdurların, uzun süren tutuklama ve yargılama nedeniyle, dava bitmeden Anayasa Mahkemesi'ne şahsi başvurma hakkı olduğunu bildirdi.


İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel ise Almanya Başbakanı Merkel'e tutuklu gazetecileri 'darbeci, terör örgütü üyesi olarak' gösteren Erdoğan'ı eleştirdi. Medyanın kötü bir sınav verdiğini kabul eden Sertel'in 'özeleştiri' niteliğindeki fıkrasını özetleyerek bitirelim sözlerimizi: Napolyon, öbür dünyadan geri dönmüş ve dünya liderlerini ziyarete başlamış. ABD Başkanı Obama'yla viski yudumlarken demiş ki, "Şu sizin silahlar bizde olsaydı, Waterloo Savaşı'nı kaybetmezdik." Rusya'ya geçmiş, Putin'le votka içerken konu aynı: "Şu sizin KGB bizde olsaydı, Waterloo Savaşı'nı kaybetmezdik." Türkiye'ye gelmiş, Erdoğan'ın ikram ettiği ayranı içerken, şöyle konuşmuş: "Şu sizin basın bizde olsaydı, Waterloo Savaşı'nı kaybettiğimizi kimse duymazdı." Erdoğan da yanıtlamış: "İsterseniz kazandığınızı duyuralım, hemen..."


Haftanın Sözü: "Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir." Blaise Pascal