ABD, Suriye muhalefeti içinde PKK'nın (PYD) konumunu güçlendiriyor.
Suriye'de PKK'nın (PYD), konumunun ne olduğu konusunda tam bir kafa karışıklığı ve çarpıtma bulunuyor. PKK'nın bugüne kadar SUK (Suriye Ulusal Konseyi) ile birlikte olmamasından hareketle bilinçli çarpıtmalar ve yanlış görüşler savunulagelmiştir.
AKP çevrelerinde ve yandaş basında savunulan görüşler şöyledir:
"PYD'nin (PKK); Afrin, Kobani ve Derik gibi Kürt yerleşim yerlerinde hiçbir çatışma yaşanmadan mahalli idarelere el koyması Esat-PKK ittifakını gösteriyor."
"Suriye Muhaberatının eskiden beri PYD (PKK) içinde etkin olması da bu ittifakı mümkün kılmıştır."
İkinci bir görüş ise, PKK'nın hem SUK'a, hem de Esat yönetimine mesafeli durduğu, bağımsız bir çizgi izlediği ve Suriye'ye yapılan emperyalist müdahalenin de yanında olmadığı şeklindedir.

Halep'teki çatışmaların gösterdiği

Bu görüşler gerçeği yansıtmıyor. En başta PKK cephesinden, kendi konumları ile ilgili olarak en yetkili ağızlardan sürekli olarak yapılan açıklamalar bu görüşleri çürütüyor.
Son olarak 4 ve 5 Kasım tarihlerinde Özgür Gündem gazetesinde, Halep'te PYD ile HSO (Hür Suriye Ordusu) arasında yaşanan çatışmalara ilişkin olarak yer alan haberler, PKK'nın nerede mevzilendiğini açık bir şekilde ortaya koyuyor.
4 Kasım tarihli Dildar Aryer imzalı "Halep ve Afrin'deki Kanlı Oyunlar" başlıklı haber yorumda; çatışmanın PYD ile HSO içinde bulunan ve Kürtlerden oluşan Selahattin Eyyubi Tugayı arasında yaşandığı anlatılıyor. Habere göre bu grup, Türkiye tarafından yönlendirilmektedir. Bununla birlikte PYD, gene HSO içinde yer alan Tevhid Livası ile son derece iyi ilişkiler içindedir ve karşılıklı yardımlaşmaktadır. Tevhid Livası, HSO lideri Riyad Esad'ın başında olduğu Ehrar Suriye Livası ile, aralarında zaman zaman bir çekişme olmasına rağmen esas olarak birlikte hareket etmektedir. Gerek Tevhid Livası, gerekse Ehrar Suriye Livası, HSO'nun en büyük gruplarıdır.
Özgür Gündem 5 Kasım tarihinde ise, yaşanan çatışmalardan sonra HSO ile YPG (PYD) arasında görüşmeler yapıldığını ve bir antlaşmaya varıldığını haber veriyor. Antlaşmanın birinci maddesi şöyledir:
"Artık Suriye halkının kanı dökülmemeli ve tüm gruplar yönlerini Suriye halklarının düşmanlarına çevirmeli, yani yönünü rejime ve çetelere çevirmelidir."
Kısacası kimin nerede durduğu konusunda en ufak bir bulanıklık söz konusu değil. PKK, El Kaide ile ittifak halindedir ve silahını Şam yönetimine çevirmiştir.

Amerika'nın son hamlesi

ABD, bilindiği üzere son olarak Hilary Clinton'un ağzından, SUK'un Suriye muhalefetini yeterince kapsamadığını, bu yapının dağıtılıp Aleviler, Hristiyanlar ve Kürtleri de kapsayacak şekilde yeniden yapılandırılmasını istediğini açıkladı. (NYT, 31 Ekim 2012)
Aslında Suriye'deki fiili duruma baktığımızda kastedilenin esas olarak Kürtler (PKK) olduğu anlaşılmaktadır.
Çünkü radikal İslamcı yapısıyla silahlı terör faaliyeti yürüten muhalefetin (SUK-HSO) Suriye'nin laik demokratik birikimi ile Hristiyanları ve Alevileri hiçbir zaman kapsamayacağı açıktır.
Öte yandan PKK ise bölgesindeki hakimiyetinin tanınması karşılığında SUK ile birlikte hareket etmeye hazır olduğunu hep söyledi.
Onun için ABD açısından PYD'nin "Suriye Muhalefeti" içindeki konumunun güçlendirilmesi ve daha etkin hale getirilmesi hem gerçekleşebilir bir hedeftir, hem de Irak'ın kuzeyindeki kukla devletin geleceğine ilişkin planları düşünüldüğünde zorunludur.
ABD, AKP'nin son dönemde içinde bulunduğu çıkmazı da değerlendirerek PYD'nin (PKK), aktif rol üstleneceği Suriye'nin kuzeyinde "Kürt Koridoru" olarak adlandırılan politikasını Türkiye kabul ettirebileceğini düşünmektedir ve bunun için şansını denemektedir.

ABD stratejisi

Suriye'deki gelişmeleri doğru anlayabilmek, ABD'nin İkinci İsrail Projesi uyarınca belirlediği stratejiyi unutmamak gerekir. Bu stratejinin belli başlı esasları şunlardır:
1. Irak'ın kuzeyindeki kukla devlet (2. İsrail), ABD'nin bölgeye ilişkin stratejisinde yaşamsal öneme sahiptir.
2. İkinci İsrail günümüz koşullarında, ancak, Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak bir "Kürt Koridoru" vasıtasıyla Akdeniz'e ulaştırıldığı zaman nefes alabilir ve yaşayabilir.
3. "Kürt Koridoru" adımı atıldıktan sonra ABD, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Türkiye ve İran'a yönelik sonraki hamlelerini yapabilir.
4. ABD'nin "Kürt Koridoru" hamlesinde dayanacağı yegane güç, PYD'dir (PKK).
5. Onun için SUK'un yeniden örgütlenmesi girişimi, PKK'nın (PYD), HSO'ya monte edilmesi çalışmasından başka bir şey değildir.
6. ABD; AKP'nin son dönemde köşeye sıkışmış olduğu gerçeğini de değerlendirerek bu düzenlemeye Türkiye'nin bugüne kadar göstermiş olduğu direnci kıracağını düşünmüş ve hamlesini yapmıştır.
ABD stratejisinin adımları böyle. Ama unutulmamalıdır ki ABD çöküşe giden bir kuvvettir. Çöküşe giden kuvvetlerin her hamlesinin genellikle dönüp kendisini vurması, tarihin şaşmaz kanunudur.