"Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler." Yaşar Kemal

"İnce Mehmed", "Teneke", "Ağrıdağı Efsanesi", "Yılanı Öldürseler", "Sarı Sıcak", "Ortadirek", "Yer Demir Gök Bakır", "Ağıtlar", "Deniz Küstü".... desem, ve daha nicelerini saysam hemen herkes bilir Yaşar Kemal'i. Öyle ki, hepimizin bir Yaşar Kemal romanı vardır, yüreğimize yer edinen. Geçenlerde yeniden başladım büyük ustayı okumaya, okurken de düşünmeye başladım. Aslında ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlarken,  Yaşar Kemal'in bizim topraklarda yetiştiğini bir kez daha anımsamak gururumu okşadı. Ve yazımda çok değerli yazarımızı anlatmayı uygun gördüm.

Gerçek adı Kemal Sadık Gökçeli olan, henüz 16 yaşındayken, "Seyhan" adlı ilk şiirini Görüşler adlı dergide  yayınlanan sevgili Yaşar Kemal, sadece edebiyatımızda değil, toplumsal görüşüyle  de sanatı ve halkı  birleştiren yüce gönüllüyle coğrafyamıza  kazınır. "Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum."  diyen Kemal, politik düşünce ile edebi çalışmaları aynı anda yürütür.  Sosyalist politikanın içinde yer alan Yaşar Kemal, 1950'de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanır, Kozan Cezaevi'nde bir sene boyunca tutulur ancak 1951 yılında serbest bırakılır. Emekçi sınıfın tamamen yönetime gelmesini istediğini ifade eden Yaşar Kemal, "Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için bilinçli olarak kullanılmışlardır emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım" şeklinde konuşur. Çok değerli Yaşar Kemal, sanatçının, aydının halka ışık tutmak olduğuna inanır;  baskıdan, zorbalıktan uzak durulması gerektiğine işaret eder,   vatandaşımızı kim hor görüyorsa, tam karşısında durur. Kendini satırlar ile anlatan Kemal, halk aşığıdır. Onunla ne kadar övünsek ne kadar göğsümüz kabarsa az kalır. Peki siz okurlarımdan önce,  aklıma gelen soruyu sormak istiyorum. Neden bir daha gelmiyor Yaşar Kemaller, Nazım Hikmetler, Rıfat Ilgazlar... Edebiyatla, kültürle, sanatla, uğraşan çok sayıda insan var. Eskinin yokluk ve sefaletine karşın, adeta bolluk ve bereket yaşanıyor. Her şey herkese bir "tık" kadar uzakken, bu kadar imkan varken, neden hala Yaşar Kemallere, Nazım Hikmetlere sığınıyoruz. Yaşadığımız çağda bırakın Yaşar Kemal'i, onun onda biri kadar değerli, hatırşinas birisi yok mu?Yahut neden yok? Biz ne ara bu kadar kendimizi kaybettik? Ne ara toplumdan uzaklaşıp, sırça köşklerde, kendi dünyamızda yaşamaya başladık? Bu soruların tam cevabını bilemiyorum lakin şunu biliyorum; Yaşar Kemaller ölmez. Bugün değilse, yarın Kemal'in şiarıyla edebiyatımıza ayrı bir parantez açacak birisi, ya da birileri mutlaka çıkacaktır.