Ankara Keçiörengücü'nün 3 maçını izlemiştim, üçü de kendi sahasındaydı. Maçlarını oynadığı Keçiören Aktepe Stadyumu suni çim saha. Diğer takımlar alışık olmadığından işleri burada zor. Hem bu sebepten hem de kamera açısının kötü olmasından dolayı oynadıkları futbol konusunda bir kanıya varamamıştım. Bir tek Altay galip gelmiş, diğerlerinde ev sahibi takım kazanmıştı. Altay'ın özelliği teknik oyunculara sahip olması ve düz zeminde daha verimli olmalarıydı. İlk kez gerçek çimde Altınordu karşısında izledim.

***
Ankara ekibi ligde 2. sıradaydı. Başarılarının sırrı rakiplerini suni çimde ağırlamak değilmiş; iyi bir takım olmasıymış. Lider Altınordu'yu 2-0 yenerek, 3 puanla evlerine döndüler. Sahanın her yerinde baskı yaptılar. Bir kişiye bazen 2, bazen 3 ve hatta 4 kişiyle bile bastılar, oyun oynatmadılar. Top nerede onlar orada. Çok koştular çok çabaladılar. Topu alan rakip oyuncu kesinlikle boş bırakılmadı. Arkasına gelip, dönmelerini engellediler. Bunun adı akıllı oyun. Keçiörenliler adeta ders verdiler.
Ancak mükemmel takım da değiller. Gol yollarında çok etkisizler. Akhisarspor'a 6 gol atmalarının sebebi, yetenekleri değil, rakip kaleci ve defansın yaptığı büyük hatalardı. Bu müsabakada da ilk gol çok basit yapılan bir penaltıdan geldi. İkincisinde ise kötü çekilen şut, Yusuf'un ayağına çarpıp, kaleci Erhan'ın kolaylıkla kurtaracakken, yanılmasına neden oldu.

***
Altınordu'da topu alanın etrafı sarıldı, yardım gelmemesi sebebiyle kaptırıldı. Futbolcular birbirine çok uzaktılar. Bu baskıya boyun eğmelerine neden oldu. Top saklama ve çalım atma yeteneğinin üst düzeyde olması gerekirdi ki, bu da yoktu. Defanstan top çıkarırken de top almaya gelen yoktu. Uzakta top beklediler, paslarda  çok hata yapıldı. Oysa rakibinin geniş alan vermesi avantajınaydı. Hızlı oyuncular defansa yaklaşarak topu alabilir, etrafı sarılmadan hızla rakip ceza alanına yaklaşabilirdi.  

Denizli’de mucize gerçekleşmedi
 
3 büyüklerin maçını yorumlamayı sevmem çünkü yüzlerce kişi gazete ve televizyonlarda yorum yapıyor. Hemen hemen herkesin söylediği aynı. Yukatel Denizlispor'un Fenerbahçe'ye 2-0 yenildiği maç hakkında ben de aynı şeyleri söyleyeceğim tabii ki. 

***
Denizlispor'un hafta arası geçmiş yıllardaki bir maça gönderme yapması, Fenerbahçeli oyuncular için motive kaynağı olmuş. Maça çok hızlı başladılar, estiler geçtiler, yeşil siyahlıları yerle bir ettiler ve 2 gol atmayı başardılar.
Denizlispor'dan lig başından beri güzel futbol göremedik. Çok dağınık bir takım. Herkes ayrı telden çalıyor. Defans dökülüyor, çok kolay gol yiyor. Subotic gibi ünlü bir defans oyuncusu var, oynatılmıyor. 2. yarının başında ancak hatırlandı.
İlk yarı Denizlispor, mahkum oynadığı, yarı alanına çekildiği zamanlarda dahi çok açık verdi. Bomboş alanlar bıraktı, rahat geçildi. Adam adama oynamadı, ceza alanına kadar zorlamadan getirdi. Ferdi'nin çizgiye inip, bir de içeriye yönelmesi, ilk golü getirdi.
Caner - Gökhan'ın klasikleşmiş golünde duruş hatası vardı. Gökhan'la omuz omuza olup, 10 cm kadar gerisinde durulması gerekirdi. Ne yana ne arkaya koşamaz, vücudunuzla engelleyebilirsiniz. Bir tek dışarıya ve öne koşabilirdi. Öne koştuğunda onunla gidip, omuz omuza kafaya çıkıp, hafif faul olmayacak şekilde iktirip, rahat vurmasını engellemek gerekirdi. 
Her zaman bomba gözüyle baktığım Serdar Aziz yine bombasını patlattı. Hem kendini oyundan attırdı hem de penaltı yaptırdı. 
Ev sahibi takım için bir mucize sundu önüne. Penaltıyı atsa fark 1'e düşecek, 35 dakika kadar da eksik rakibi karşısında beraberlik ve hatta galibiyet golü arayacaktı. Penaltı kaçtı.
İkinci yarıya skoru korumak anlayışıyla çıkan sarı lacivertliler, tamamen strese girdi, oyundan düştü. Ayakta bir tek kaleci Altay kalabildi, yaptığı sayısız kurtarışlarla kalesini gole kapattı.

***
Hakem Ali Palabıyık, mücadelenin başlarında yapılan faulleri es geçti. Bu da oyuncuların sinirlenmesine ve sertliğin artmasına neden oldu.
***
Biraz da muhalefet yapayım:
Serdar'ın koluna penaltı olmadığını savunanlar çıktı. Kafa topuna çıkarken kol açılırmış. Orada topa kafa vuran Denizlisporlu Mesanovic'in kollarına bakmasını öneriyorum. Zıplarken kol kaldırılır, sonra da aşağıya çekilir. Tepedeyken kollar aşağıda olur. Yapamayan varsa, yapmalı, kendini alıştırmalı.
Altay'ın 4 penaltıdan 2 tanesini kurtarması ön plana çıkarıldı. Kurtardığı 2 penaltıda tek başarısı doğru köşeyi tahmin etmesiydi. Vuruşlar kale direğinin uzağına gidince, kurtarması kolay oldu.
Son dakikalarda VAR'a giden pozisyonda top bana göre önce Mustafa'nın koluna çarpıyor. Diyelim ki çarpmıyor. Rodallega havaya zıpladığı anda Valencia altına giriyor. Havadaki insanı çok küçük bir güçle yere düşürebilirsin. Bu da penaltı yapıldığı anlamına gelir.