10 dakika boyunca ceza alanına girilmeden, sadece orta sahada oynanan bir karşılaşma idi Balıkesir Baltok ile Adanaspor mücadelesi. İlk girildiğinde de, yapılan ortayı kaleci çok rahat alması gerekirken, elinden sektirdi. Araya Balıkesirli oyuncu girmek istedi ama kaleci yatıp topu kontrolüne aldı.
Bu dakikadan sonra biraz kıpırdanma oldu, taraftar tezahüratı ara ara kesip, pozisyonlara odaklandı. Beklenen gol maçın çalışkan ismi Otoo, kendi gayretleri sayesinde geldi.

Yine orta saha mücadelesine büründü karşılaşma. 26. dakikada yapılan ortayı engellemek isteyen Oğuz Yılmaz kollarını fazla açtı. Vücudunun diğer tarafındaki kola top gitti çarptı. Bu tür penaltılar çok yaşanıyor ama futbolcular özellikle ceza alanında kollarını açmadan yapamıyorlar. Atılan penaltıyla skor eşitlenmiş oldu.
34. dakikada Abdulkadir'in önüne bir top atıldı. Gelişine uzak köşeye fasollu bırakabilse gol olur. Ama o kendine güvenememiş olsa gerek, önüne doğru koşup gelen rakibini ekarte edip vurmayı tercih etti, kademe yerini aldı. Bu tür vuruşlara çok çalışması gerekir; hem antrenmanda hem de antrenman dışında. İyi bir futbolcu olmanın başka bir yolu yok.

İlk organize atak da 41. dakikada Adanaspor'dan geldi. Güzel paslaşmalarla defans arkasına sarkıldı ama Vukovic yatarak tehlikeyi bertaraf etti.
İlk yarıdaki oyun ikinci yarıda da aynen devam etti. Ceza alanından uzak, orta saha mücadelesi... Yaratıcılığın da olmadığı bu maçta gol hatadan gelebilirdi ancak. Bu hatayı da kullanılan köşe vuruşunda, önce kaleci İrfan'ın topu cepheye yumruklamasıyla, sonra da defansın Abdülkadir'i boş bırakmasıyla yapıldı, ev sahibi takım öne geçti.
Dikkat çeken şey, oyuncuların ceza alanı civarına kadar geldikten sonra, kafalarını kaldırmadan, kendi oyuncularına bakmadan orta yapması ve topu da rakibe teslim etmeleriydi. Bu da futbol kalitesini düşüren etkenlerden biriydi.
Sahanın kısalarından biri olan Otoo, 85. dakikada bir kafa golü attı, farkı 2'ye çıkardı. Balıkesir'i iyice rahatlatan bir gol oldu. Aksi takdirde bir kaza kurşunuyla yıkılabilirdi.
3-1 geride olmasına rağmen Adanaspor gol aramaya devam etti. Tüm hatlarıyla ileriye çıkınca, arkada boşluğa Mehmet Boztepe çok iyi sarktı, takımının 4. golünü attı. Bu golün santrası bile olmadı.

Göztepe sert kayaya çarptı

Göztepe, karşısında hiç ummadığı bir takım buldu. Bir benzetme yapacak olursam, sınavda çalışmadığı yerden geldi sorular.
Göztepe hemen hemen her maçında yüksek tempoda oynar, rakiplerinin kapanmasını sağlardı. Bu sayede de sağ ve sol bekleriyle de hücuma destek verir, golleri bulurdu. Ancaaakk, ligde kötü günler geçiren Kasımpaşa, Göztepe'nin o tempolu oyununu daha ileriye götürmüştü. Kaptıkları toplarla çok çok hızlı çıktılar, defansı gafil avladılar, çok zor anlar yaşattılar.

Göztepeli oyuncular, hareketli rakipleri karşısında çok pas hatası yaptılar. İleriye çıkmışken, kaptırılan toplar yüzünden çok uzun mesafelere depar atmak zorunda kaldılar. Bu deparlar yüzünden çok güç yetirdiler. Özellikle hücuma devamlı destek vermesine alıştığımız sağ ve sol bekler, ne defansta ne de hücumda gerçek güçlerini gösterdiler.
Hızlı oyunun yanına, güzel paslaşmalar da eklenince, daha 10. dakikada 1-0 öne geçti ev sahibi Kasımpaşa.
Göztepe bir türlü ileriye gidemedi, hücum takımı mecburiyetten defans takımına dönüştü. En zayıf tarafının defans olduğu sarı kırmızılıların o defansına yüklenilince de çok zor durumda kaldılar.

Bu kadar tempolu oyuna alışık olmayan Kasımpaşa elbet oyundan düşecekti bir zaman sonra. Bu da 30. dakikalardan sonra oldu. Göztepe rakip alana geçip, top çevirmeye başladı. Fakat hiç bir işe yaramadı ve ilk yarı boyunca neredeyse hiç pozisyon bulamadı. Ataklara ağır çıkılıyor, tüm hatlarıyla kapanan rakiplerini aşamıyorlardı.
İkinci yarıda o yüksek tempo yoktu. İlk yarıda bırakılan yerden devam etti. Castro'nun kornerden gelen topa vurduğu kafa ile skora eşitlik getirdi.
Beraberliğin ardından Kasımpaşa çok ama çok rahat ceza alanına kadar sokuldu, yaptıkları ortalarla gol pozisyonları yakaladılar. Orta saha oyundan düşmüş, iş defansa kalmıştı tamamen.

53. dakikada benzer ataklardan birinde, Göztepe defansı uyudu. Herkes topa odaklandı, ön tarafta kümelendi, arkadaki rakip oyuncular tamamen unutuldu. İçeriye yapılan ortanın hedefi de, o kalabalık oldukları bölgeydi; 2-1.
Bu golün ardından, yavaş çıkan konuk takım karşısında Kasımpaşa tüm oyuncularıyla kapanmaya hiç aksatmadan devam etti. Her atağa hem çok hızlı çıktılar, hem de çok adamla. Çıktıklarında da çok büyük tehlikeler yarattılar, 79. dakikada da farkı 2'ye çıkardılar.
3-1'den sonra Göztepe tepki veremez oldu. Rakibinin zaman geçirmek için yaptıkları paslaşmalara seyirci kaldı. Defans çok yorulmuştu.
Bu karşılaşmada Kasımpaşa her ne kadar güzel oynasa da, Göztepe de o oranda kötü oynadı. Öyle ki 12 şut çekebildi ve sadece 2 tanesi kaleyi tutu, biri de gol olandı zaten. 20 orta yaptı, bunların da sadece 2 tanesi isabetli oldu. Oyunun nasıl cereyan ettiğini anlatan en güzel istatistik de, topla oynamada Göztepe'nin %55'e %45 üstünlük sağlamasıydı. Göztepe yan paslarla oynadı, Kasımpaşa dikine, doğrudan kaleye gitti.

Altınordu galibiyeti unuttu

3 haftadır galibiyete hasret Altınordu, bu gidişatı Eskişehir karşısında sonlandırmak istiyordu. Eskişehir de ligde kötü günler geçiren takımlardan biriydi. Parasızlık onları da vurmuş, 3 puanları silinmişti. Ligin diplerinde geziniyordu.
Her iki takımda istekliydi. Koşuyorlar, topa yatıyorlar, ellerinden geleni yapıyorlardı. Takım halinde topun arkasına geçiyorlar, birbirlerine oynama izni vermiyorlardı.
Defanslar da çok dikkatliydi. Basıp alıyorlar, hücumu kolayca kesebiliyorlardı.
Altınordulu gençler, kullandıkları köşe vuruşunda çalışılmış bir atak denediler. Son vuruşa kadar çok iyi gitti, Kerim'in vuruşu da farkla auta...
24. dakikada ceza alanı içerisinde kafayla Mirkan'ın önüne al da at dercesine bir top atıldı. Mirkan seri olsa, hızla koşsa, yerden sekip kontrol etmeyi beklemese, topu boş ağlara yollayabilirdi. Eline çarpıverdi, öne geçme şansı da uçtu gitti.
37. dakikada Altınordu defansı yine büyük bir hata yaptı, arkaya adam kaçırdı. Bu tür kaçırmaları hemen hemen her maçta görebiliyoruz. Buna bir türlü çözüm bulamadılar. Bu sefer gol olmadan atlatıldı neyse ki.

Bu gençlerde organizasyonlar bayağı var anlaşılan. Bir tanesini de 42. dakikada, serbest vuruşta yaptılar, çekilen şutu kaleci güçlükle engelledi.
Pozisyonlara genellikle hızlı hücumlarla girildi. 1 kerelik yan pas da bile geç kalınıyordu. Dikine oynanması ve çok hızlı olunması gerekiyordu. Buna en yatkın takım ev sahibi Altınordu'ydu. Ama maalesef ceza alanı içerisine topu pek taşıyamıyorlar, taşısalar da pozisyona giremiyorlardı.
50'li dakikalarda, kırmızı lacivertlilerin defansı göbekten adeta delindi, üst üste 2 kere. Bu dakikalara kadar bu konuda gayet başarılıyken, birdenbire oyundan düşmüşlerdi.  
75. dakikadan sonra Altınordu üstünlüğü iyice eline geçirdi. Defans arkasına sarkmayı başaramasa da, çektikleri şutlarla etkili oldular ama kaleci Kayacan'ı geçemediler. Gerçi şutlar da yeteri kadar etkili değildi ve Kayacan'ı pek zorlayamamışlardı.

1. Lig genelinin üzerinde güzel bir oyun sergilendi sahada. Bir tek eksiği vardı o da gol.
Son dakikalarda ise Altınordu 1 puandan da oluyordu. Yine kolay çalım yiyen bir defans ve serbest vuruşta arkaya sarkan 2 oyuncuyu marke edememek... Gol olmaması büyük bir şanstı, bu şans sayesinde de mücadele de 0-0 sona erdi, en azından yenilmedi, 1 puanı hanesine yazdırdı.
Mücadelenin bir anında hakem taç atışının çok ileriden yapıldığı için tekrarlattı. Taç atışını tekrarlayan oyuncu bekledi bekledi bekledi ama beklerken de yavaş yavaş ileriye yürüdü. Neredeyse ilk atışın yapıldığı noktaya kadar geldi. Hakem bu sefer oyunu durdurmadı. Çok rastlanan bir şey taç atışlarının kurallara uygun yapılmaması.

Denizli ateşle oynuyor

BB Erzurumspor ve Denizlispor, ligin altlarında küme düşmeme mücadelesi veren iki takım. Bu sebepten bu karşılaşma her iki takım için de çok önemliydi. 6 puanlık maç denebilir.
Mücadelede ilk tehlikeli atak ancak 8. dakikada geldi. Uzaktan çekilen şutu Asil kornere çeldi.
Orta sahada geçen müsabakada, Denizli ilk ceza alanına 14. dakikada girdi, oradan da bir penaltı çıkardı. Ziya Alkurt çok kötü bir penaltı attı ama şanslıydı, top filelerle buluştu. Bu vuruştan sonra sanırım bir daha Ziya'ya penaltı attırılmaz.
19. dakikada Kerem topa müdahale edeceğim derken, rakibinin kaval kemiğine sağlam bir tekme geçirdi. Sadece ceza alanı içerisi değil, sahanın hiçbir yerinde böyle ayak savurulmaz topa. Bir penaltı golü daha atıldı ve skora eşitlik geldi.
Oyun çok yavaş olmasına rağmen, çok fazla sakatlık yaşandı ve uzun süre tedavilerinin yapılması için beklendi. Bu yetmezmiş gibi bir de yardımcı hakem de sakatlandı ve onun için de uzun bir süre oyun durdu.

Karşılaşmanın ilk organize atağı 42. dakikada gerçekleşti. Erzurumspor sağdan ceza alanına pas çıkardı ama vuruş yandan auta gitti.
Denizlisporlu oyuncular sürekli hakemle oynadılar. Devamlı itirazlarda bulundular. Faule maruz kaldıklarında agresif şekilde itiraz ettiler. Buna karşın Erzurumsporlu oyuncular ilk yarıda hiçbir şekilde tepki vermediler. Ama onlar da 2. yarıda değişiverdiler, penaltı bekledikleri pozisyondan sonra çıldırmışçasına hakemin üzerine yürüdüler. Bu itirazlara hakem Mert Güzenge hep sessiz kaldı.
Yeşil siyahlılar uzun paslarda bir türlü başarılı olamadılar. Öyle ki, duran toplarda bile alakasız yerlere vurdular.
Sahada ne yaptığı belli olmayan iki takımdan kazanan ev sahibi takım oldu, 4-1 gibi farklı bir skorla. Atılan 5 gole rağmen, güzel bir oyun yoktu saha içinde.

Manisa'yı lider yıktı

Önceki hafta, ligin zirvesine oynayan Giresunspor'u hem de deplasmanda yenmeyi başaran Grandmedical Manisaspor, bu hafta sahasında lider Ümraniyespor'u ağırladı.
Ümraniyespor lider olsa da, büyütülecek bir takım değil. Bu ligde herkes herkesi yenebiliyor. İyi oyuna bile gerek yok. Az hata yap, bulduklarını değerlendir, yeter. Bu nedenle Manisaspor'dan da beklentimiz galibiyetti.
Orta sahada birbirine üstünlük kurmaya çalışan 2 takım vardı. Çok koşuluyordu ama topu daha çok ayağında tutan takım Ümraniyespor'du. Bunun meyvesini de 9. dakikada aldı ve öne geçti.

Bu gole tepki vermesini beklediğimiz Manisaspor'un vitesi takılı kalmıştı adeta. Rakibine bir türlü üstünlük kuramadı, yüklenemedi, pozisyona da giremedi.
İlk yarı boyunca bulamadığı pozisyonları 2. yarının ilk 5 dakikası içinde buldu Manisaspor. Üst üste yakaladığı 2 pozisyondan da eli boş dönünce, 'atamayana atarlar' kuralı devreye girdi. Ümraniye atağında yapılan ortaya defansta önce ıska geçildi, ardından Abdülkadir dokunamadı ve kaleci Emrullah boşa çıktı, Emircan da farkı 2'ye çıkardı.
Manisalı oyuncular, pres yaptıklarında dahi rakiplerine uzak kaldılar, pas atıldıktan sonra koştular. Presin amacı pas yaptırmayıp, top kapmaktır. Pas yaptırdıktan sonra, pres ne işe yarar ki? Yapılan o prese de pres değil, 'dostlar alışverişte görsün' denir.
70'lerden sonra orta sahalar oyundan iyice düştü. Ataklar tehlikeli olmaya başladı. Arka arkaya her iki kalede gol pozisyonları yakalandı. Manisa yavaş yavaş etkisini arttırsa da, topu bir türlü kale çizgisinden geçiremedi.

Topla konuk takım çok daha fazla oynasa da, Manisaspor'un şutlarda 12'ye karşı 3 üstünlüğü vardı. Maalesef bu kadar üstünlüğe rağmen sadece 4 topu kaleyi tuttu, Ümraniyespor'un ise tüm çektiği şut... Köşe vuruşlarında da 5 tane kullandı, rakibine hiç izin vermedi. Bu istatistik de galibiyete yetmedi.