Pazar günü sonuçlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin unutulmaz mottosuydu "Her Şey Çok Güzel Olacak" deyimi. Millet İttifakı olarak tanımlanan CHP-İYİ Parti ortaklığının adayı Sn. Ekrem İmamoğlu; kendisine bir çocuk tarafından hediye edilen "Her Şey Çok Güzel Olacak" deyimini, iptal edilen 31 Mart seçimleri öncesinde de kullanmıştı ama söylemek gerekir ki bu deyimin şimdiki seçimlerdeki kadar etkili olduğunu kabul edemeyiz.

Doğrusu bu ya seçimlerden önceki yazılarımda ben daha öncekilerde olduğu gibi haklı ya da haksız bir takım oyunlara başvurulabileceğini belirtmiştim. Benim düşünceme göre mevcut yönetim A, B ve C planlarının dışında bulabileceği bahaneleri kullanarak bu seçimlerde de birtakım oyunlar yaratabileceğini düşünmekteydim. Olmamış mıydı eskilerde? Trafolara kediler girip sayımı etkileyen sonuçlarla karşılaşmamış mıydık? Seçimlerin yapımı sürüp giderken senelerin birikimi olan onaylı zarflardan vazgeçilip gelirse bizden gelsin denilerek hem de Cumhurbaşkanlığı referandumunda yepyeni adetler icat edilmemiş miydi? Bu son 31 Mart'ta illüzyonistler bizden Zati Sungur'un, yabancılardan Houdini, David Copperfield'in ve benzerlerinin bile aklına sığmayacak bahaneler bulunmadı mı? Bir seçim zarfındaki dört oy pusulasından üçünün geçerli sayılıp biri için iptal kararı verilmesi hangi sihirbazlık sanatının kapsamına sokulabilirdi ki? İşte ben; bu ve buna benzer düşüncelerime bağlı kalarak yinelenecek İstanbul seçimlerinde de bazı akıl almaz oyunların olabileceğini düşünmekteydim.

Yanıldım. Olsun böyle yanılmaya can kurban olsun. Bu kez bir bahane de bulamadılar. Fark, öylesine belirgin öylesine farklıydı ki bir bahane bulamadıkları gibi belki de o güne kadar yaptıklarından utanır bile olmalılar! O nasıl bir karşı propagandaydı ki İmamoğlu'nu desteklerin ne çamurluğu kalmıştı, ne vatan hainliği, ne Sisiliği, ve hatta ne PKK'lılığı. Pontus düşüncesi demek ki bazı insanların kafa yapılarına öylesine yerleşmiş ki yıllar sonra hortlayıverdi. Bütün bu ithamların çoğunluğu, inanılmaz ama Cumhurbaşkanlığı yanında AKP'nin Başkanlığını tercih eden ve bunu her fırsatta dışa vuran Sn. Erdoğan tarafından yapılmaktaydı.

***

Ancak; ülkenin, ülkemizin İstanbul seçimlerinden çok daha önemli sorunlarının olduğunu göz ardı edemeyiz. 17 yıllık sorumsuzluklarla dolu iktidarın geride bıraktığı ekonomik çöküntünün izlerini silebilmek kolay mı olacaktır sanıyorsunuz? İşte o günlerden bizlere kalanları ufak da olsa anımsayıp sıralayabiliriz. Ülkenin tarımı çökmenin ötesinde ciddi bir moralsizlik içine çekilmiştir. Tarım kesiminin insanları ne yapacaklarını bilemez konuma dönüştürülmüşlerdir. Anamız ağlıyor diye yakınan  çiftçiye verilen yanıt tarihe geçmiştir: "Ananı al da git".

Ülkenin devlete ait tüm sanayi kurumları arazi fiyatlarıyla satışa çıkarılmış milyonlarca çalışanı işsizlikle karşı karşıya bırakılmıştır. Ekonomi öylesine çöküş yaşamıştır ki sektörün can damarı esnaf kesiminde borçsuz işyerini bulabilmek olanak dışıdır.

Toplum düzeyindeki işsizliğin artmış olması başka hangi nedenlere bağlanabilir?

Eğitim alanında Atatürkçü düşünceyi neredeyse büyüteçle arar olmuşuzdur. İlme ve fenne dayalı düşünce ortamı yerine eğitim alanında dine dayalı inanç sistemi yerleşmiştir. Cumhuriyetin hemen ilk yıllarında oluşturulan tekli eğitim sistemi yanında günümüzde yerleştirilen imam hatip okullarına dayalı ikili eğitim sisteminin varlığını yadsıyabilir miyiz?

Kısacası İstanbul'daki seçimlerin bir başlangıç olduğunu düşünmekle birlikte ve fakat ülke genelinde çözüm bekleyen çok büyük sorunların varlığını unutmamamız gerektiğini hatırdan çıkarmamalıyız. Yazdığım gibi İstanbul seçimlerinin sonucu bir başlangıç olarak düşünülmeli, gelecekteki sorunların çözümü için çok daha ciddi çalışma yapılması gerektiği unutulmamalıdır. Asıl başarı ve sonuç bu alanda kendini göstermelidir.

Esenlikle kalınız...