Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ne güzel demiş: “Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytandır” diye!
Peki, önce kendimizi sorgulayalım. Haksızlık karşısında susuyor muyuz, susmayıp gerekli tepkileri gösteriyor muyuz? Haklıya haklı, haksıza haksız diyebiliyor muyuz? Zulmedene karşı durup zulme engel olabiliyor muyuz? Gözünüzün önünde yapılan haksızlık ve zulüm karşısında nasıl bir görev üstleniyoruz.
“İğneyi kendine, çuvaldızı ele batır” atasözümüzü hatırlatarak işe önce kendimizden başlamamız gerekmez mi? Eğer ki siz dilsiz şeytansanız karşınızdaki insanları,“dilsiz şeytan” diye adlandıramaz, eleştiride bulunamazsınız! Aksi durumda her türlü eleştiri ve tepki göstermeye hakkınız vardır.
“Yahu ne yapalım ekmeğimizden edecek?” diye yakınanlar, “işsiz kalırsam evime ekmek götüremem”, “karım çalışıyor”, “kocam çalışıyor”, “kızım, oğlum çalışıyor” diye haksızlık karşısında susanlar. Hatta “utanmadan alkışlıyoruz, korkumuzdan da konuşamıyoruz mu?” diyeceksiniz. İnanılmaz haksızlık, hukuksuzluk, faşistlik ve zulüm ediliyor ama susuyoruz. Bunları dile getiren siz de dilsiz şeytanlardan mısınız? Vatanınızı, yaşamınızı birilerinin fanusu içine mi sıkıştırıyorsunuz? Kısacası size tasma takmak isteyene, “ buyur tak mı diyorsunuz?” İşte bunlar sizin elinizde olsun, isterseniz, dilsiz şeytan olun, isterseniz onurlu şerefli haysiyetli insan olun. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) boşuna söylememiş. Yarın yakınma dönemi bitince bu sefer hesap sorulmaya başlanacak. Hesap verecekler sırasına dilsiz şeytanlarda girmeyecek mi sanıyorsunuz. ?
Dilsiz şeytanın kimliği dili mezhebi inancı ne olursa olsun. Hangi partiden olursa olsun. Dilsiz şeytandır. Adı üstüne şeytan! Allah tarafından lanetlenmiş şeytandan bahsediyoruz.
Cemaat ve tarikat evlerinde, kurslarında, çocukların taciz konuları sık sık gündeme geliyor. Sesi, sedası çıkmayan kişiler ve kurumlar! Herkesin işi kötü giderken, belirli kişilerin siyasete bağlı zenginleşmeleri gün ve gün artarken! Suç işlediği halde mağdur rollerine bürünen ve arkasından pişkince konuşmaya kendilerini savunmaya çalışan ama kursaklarından haram geçirip ahlaksızlıklar yapanları gördüğü halde neden tepkisiz kalınır, anlaşılır gibi değil.
Ahlaksızlıklara, namussuzluklara, şerefsizliklere ve hırsızlıklara hep beraber duralım. Menfaatiniz, çıkarınız, diliniz , dininiz, partiniz ne olursa olsun ses çıkaralım, karşı duralım. İşte o zaman dilsiz şeytan olmayız.
Bu memleket bizim, bu ülke bizim, ama bizim kelimesi neden kullanılmaz. “Her koyun kendi bacağından asılır” fikri ve egoistliği ile nereye kadar! Susup konuşmamak, tepkisizlik, sorgulamazlık nereye kadar gidecek. İşinize geldiği gibi davranmaya daha ne kadar devam edeceksiniz? Bakalım sonunuz ne olacak?
Irak, İran, Suriye, BOP yavaş yavaş hayata geçiyor. Esad’ın düşmesine sevinenlerin, yarın ne ile karşılaşacağını bilmeden sanki eski Osmanlı İmparatorluğu, olacakmış havası yaratması da enteresan değil mi?
Beyler ve bayanlar kendinize gelin. Bu coğrafyada Türkiye’nin sınır komşularından hiçbirisi menfaati olmadan Türkiye’ye fayda sağlamazlar. Ne varsa kendi vatandaşımızda var. Vatandaşlarımıza; barışı, sevgiyi, birlik ve beraberlikle üreterek yaşamayı mücadeleyi teşvik edelim. Kardeşlik ve barış ortamında konuşup aramızdaki her sorunu çözelim. Dilsiz şeytanlık yapmayalım, susmayalım…