Geçen haftaki yazımda temel gıda ürünlerinin önlenemeyen fiyat artışlarından söz etmiştim.

Uzun süredir tüketicilerin önemli sorunlarından biri bu.

Enflasyonla mücadelede de aynı sıkıntı yaşanıyor.

Piyasalar öyle bir notaya geldi ki,

Ürünü satana, “Kardeş, iki hafta önce şu fiyata almıştım aynı ürünü ne oldu da bu süreçte bu kadar zamlandı” diyorsun,

“Ağbi senin mazot zammından haberin yok galiba” diye yanıtlıyor.

Mesela inşaat maliyetleri.

Sıfır bir dairenin maliyetinin niçin sürekli yükseldiğini sorduğunda ise hemen dolardaki yükselişi işaret ediyorlar.

Bir diğer sorun da maaşlara yapılan zamların hemen ardından hatta daha zamlı maaş henüz hesaplara yatmadan pek çok üründeki fiyat artışları. 

Hatta bazı büyük üretici konumundaki fabrikalar bu zam konusunu otomatiğe bağlamışlar. Mesela, her ay ürünlerine yüzde 1 veya 1,5 oranında zam yapıyorlar.

Bir de aracılar var.

Kayıt dışı çalışanlar, hiçte küçümsenmeyecek boyutta.

Bu olumsuz gelişmeler alt alta yazılıp topladığında, çıkmaz bir sokağın içinde kaybolmuş gibisin.

Galiba yetkililerin de en çok zorlandığı nokta bu çıkmaz sokak.

Milyonlarca ürünü denetlemek ve zam öncesi fiyatlarını kontrol etmek.

Gerçekten de çok zor.

Kim haklı, kim haksız bilmece gibi.

Soru 1; dolara ve akaryakıta gelen zam oranı ile ürünlere yansıtılan fiyat artışları oranları gerçekten adil mi?

Soru 2; dolara veya akaryakıta her zam geldiğinde pek çok ürünün fiyatı da otomatik olarak artacaksa, enflasyon nasıl düşürülecek.

Enflasyonla mücadelede bu soruların yanıtı hayati önem taşıyor.