Akhisarspor, haftanın sonucu en çok merak edilen maçında tarihinin en kötü sezonlarından birini geçiren Fenerbahçe'yi, sahasında 3-0'lık sonuçla farklı yendi ve düşme potasından da çıkmayı başardı.

Bu maçın merak edilmesinin sebebi, her zaman şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe'nin, bu sefer kendi adına küme düşme potasını ilgilendiren bir maça çıkması idi. Sarı lacivertli takımı geçen sene hem şampiyonluktan hem de Türkiye Kupası'ndan eden Akhisarspor, bu sefer de küme düşme hattının içine itti.
Basın olsun, internet olsun, karşılıklı muhabbetler olsun herkes Fenerbahçe odaklı yorumlar yaptı, yapıyorlar da. Biraz da Akhisarspor tarafından bakmak gerekiyor.
***
Mücadeleye Akhisarspor, hiç görmediğim bir şekilde başladı. Genellikle savunma yapmayı ve hızlı hücumları tercih eden o takım gitmişti, sürekli top çeviren, rakibini yarı alana hapseden bir takım gelmişti. Konuk takım sadece hızlı hücumlarla çıktı, daha ilk dakikalarda da pozisyon buldu, Mehmet Ekici'nin şutunu Fatih zorlukla çıkardı.
Yeşil siyahlıların bu üstün oyunu sadece 26. dakikada attığı gole kadar sürdü. Bu dakikadan itibaren skoru koruma derdine düştü, kendi yarı alanına çekildi, topu rakibine bıraktı. Maç bitene kadar da böyle devam etti.
***
Fenerbahçeli futbolcular her ne kadar beraberlik golü için yüklenseler de, ağır çekimde oynuyorlardı adeta. Skora isyan eden oyuncu yoktu. 'Atarsak atarız, atamazsak da ne yapalım?' dercesine kendilerini yormak istemiyorlardı sanki. Bir nevi tükenmişlik sendromu da denebilir.
Hızlı hücumla gol arayan Akhisarspor, her ne kadar kalesinde tehlikeler yaşa da, tehlikeler de yaşattı, maçın son bölümünde 2 gol bularak, sahadan farklı bir sonuçla ayrıldı.
***
Skor kesinlikle aldatmasın Akhisar'ı. Çünkü rakipleri gibi kendileri de hiç iyi oynamadı. Adam adama oynamada zaafları vardı. Çoğu kez rakip oyunculara uzak kaldılar, topla rahat oynattılar. Çok basit çalım yediler ve direnç gösteremediler. Karşılarında başka bir takım olsaydı, bu oyunla haftayı puansız kapatırdı büyük ihtimalle. Ceza alanına yapılan ortalarda da çok başarısızdı. Fenerbahçeli oyunculara çok kafa vurdurdu.
***
Kişisel olarak ise kaleci Fatih'le başlayayım. Atılan tüm geri paslarında topa ileriye doğru gelişi güzel vurdu. Boştaki bir arkadaşına topu atıp, pasla çıkmayı hiç düşünmedi. Günümüzde tüm takımlar pasla çıkmayı tercih ediyor. Antrenmanlarda bunun üzerinde durulması gerekiyor.
Akhisar'ın baskı kurduğu dakikalarda, top kaptırıldı. Taç çizgisi kenarında Mehmet Ekici topa sahip olan isimdi ve yüzü kendi tarafına dönüktü. Vrsajevic arkasından gelip hemen faul yaptı. Oysa takım olarak hücum pres yapmaları, topu kapmak için uğraşmaları gerekirdi. Faul yaparak, takımının yerleşmesine zaman tanımak sadece kolaycılık oluyor. Bu oyun sistemi de günümüzde demode oldu.
Güray hızlı hücumlarda ataklara destek verdi. Rakibi az adamla yakalamışken, hep taç çizgisine yakın durdu, buradan pas istedi. Oysa iç taraf boştu ve mümkün olduğunca içeriye girmeliydi. Bu 2 işe yarardı. İlk önce daha rahat pas atılırdı ve bu pasla kaleye bile gidebilir, gol atabilirdi. Biraz çaprazda kalırsa, takım arkadaşına rahat bir pas verebilirdi. İkinci olarak ise Fenerli savunma oyuncusunu tedirgin eder, kendisine yaklaşmasını sağlar, topla oynayan takım arkadaşının önünün boşalmasını sağlayabilirdi. Uzakta kaldığı için pas alamadı. Alsa da oradan pas atma ihtimali yoktu. Tek seçeneği vardı, o da ceza alanına orta yapmak. Böyle gol atma ihtimali çok zordu. Az adamla girilen ceza alanı içerisine yapılan ortalarda kaleciler çok daha fazla avantajlı olur. Çıkarlar topu elleriyle rahat kontrol ederler.
***
Josue başta olmak üzere iyi oynayan oyuncular da vardı. Ancak bu müsabaka asla ölçü olamaz. Böylesine durgun ve ağır çekim bir maç pek olmaz bu ligde.

Denizli diş geçiremedi

Ligde 2. sırada bulunan Denizlispor, evinde ağırladığı lig lideri Gençlerbirliği ile golsüz berabere kaldı, aradaki puan farkını eritme şansını değerlendiremedi.
***
Mücadele hızlı bir tempoda başlasa da, yavaş yavaş düşüş gösterdi. Her iki takım da kendi yarı alanlarına çekilerek defans yapmayı tercih etti. Baştan, ortada bir müsabaka olsa da ilerleyen dakikalarda Gençlerbirliği oyun hâkimiyetini eline geçirdi.
Denizli hiç atak yapamazken, konuk takım birçok gol fırsatı yakaladı, değerlendiremedi. Horozların ilk rakip kaleye gidişleri ve gol arayışları 40. dakikada gerçekleşti. Onda da ceza alanına girildi, pas verilmek istendi ama savunma araya girdi.
Sahada pek varlık gösteremeyen Mehmet Akyüz, kendini ilk kez 45+1. dakikada gösterdi. En çok sevdiği şey, savunma arkasına topla sarkmak. Öyle bir pozisyon yakaladı, kaleciyle karşı karşıya kaldı, vurmayı tercih etmeyip, Ziya'ya pas vermek istedi ama defans mani oldu.
***
İkinci yarı da ilk yarı gibi başladı ve yine ilk yarı gibi devam edip, sona erdi. Gençlerbirliği yüklendi atamadı, Denizli hızlı hücumlarla çıktı, az ama öz pozisyon buldu, o da atamadı.
Gençlerbirliği sayısız pozisyon bulsa da, en neti ev sahibi takımdan geldi. 79. dakikada Burak savunma arkasına sarktı, ceza alanına girdi, kaleciyi çalımladı. Kale içine doğru koşan bir savunma oyuncusu vardı; Claro. Altı pas içinde, sol çaprazdan sağa doğru topu sürdü. Claro da o tarafa yönlendiği anda, topu ters yöne vurdu. Ters tarafa giderken Claro ayağını uzattı ve top o ayağa çarptı, gol kaçmış oldu. Kaleye mesafe 2 metre kadar. Çizgide bir savunma oyuncusu var. Hemen diplerinde başka bir Denizlili oyuncu. Burak'ın kaçırdığı bu golü asla unutabileceğini sanmıyorum. Mahkûm oynadıkları bu maçtan 3 puan alamamaları, mucizevi bir şey oldu adeta.
***
İstatistikler de maçın nasıl geçtiğini tüm açıklığı ile gösteriyordu. Tüm başlıklarda Gençlerbirliği farkla üstün olan taraftı. Topla oynamada % 62'ye % 38, şutlarda 14'e 1, isabetli şutta 6'ya 1, köşe vuruşunda 9'a 1.
Denizli biraz daha çok çalışmalı, ilk 2 için varını yoğunu ortaya koymalı.