24 Ocak 1848... Kaliforniya'da yaşayan marangoz James W. Marshall Amerikan Nehri üzerindeki Coloma'da altın bulur. Bunu her ne kadar az kişiye söyleyip, saklamaya çalışsa da, dilden dile yayılır ve neredeyse tüm dünyanın haberi olur. Yaklaşık 250 bin kişi işini gücünü bırakır ve buraya akın eder. Bu göç, Amerika tarihine Altına Hücum (Gold Rush) (1848 - 1855) olarak geçer.
Ne yazık ki altın bulma hayaline kapılan bu insanları sefalet ve ölüm beklemektedir. Çok kötü şartlarda çalışırlar, çok kötü şartlarda barınırlar. Altın bulmak zordur. Bulunsa da bazıları eşkıyalar tarafından hırsızlık amacıyla öldürülür.
İlginçtir, altın arayıcıları dışında hemen hemen herkes para kazanmış, zengin olmuştur. Örneğin tüccarlar 20 sentlik kazma ve kürekleri % 750'lik bir karla satmışlardır. Madencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için yeni yeni iş alanları açılır, yeni yeni icatlar yapılır. Levi's efsanesini, kot pantolon efsanesini Altına Hücum'a borçluyuz. Dikişinin sağlam olması sayesinde madencilerin vazgeçilmez iş elbisesi olmuştur.7 yıl sonra altın tükenince birçok kasaba hayalet kasabaya dönüşmüştür.

***
Bu haftaki yazıma başlığımın nereden alındığı ile başladım. Yıllar önce Galatasaray değişik ülkelerden 7 civarında genç oyuncu aldı. Amaç geleceğe yatırımdı. Tutmadı ve zarar edildi. Bucaspor'da yönetici Seyit Mehmet Özkan, kulüp altyapısında köklü değişimler yaptı. Bu sayede Bucaspor, altyapı futbolcularının elde ettiği başarılarla, çıkardığı genç yeteneklerle ülke çapında adını duyurdu. Kafa yapısı diğer yöneticilerle uyuşmayan Mehmet Özkan, istifa etti. Sonrasında Altınordu Kulübü'nü tek başına sahiplendi, başkanı oldu. Bucaspor'da yaptıklarını, Kırmızı Şeytanlar'da uygulamaya başladı ve kısa süre içinde de meyvesini aldı. Bazı oyuncularını Türkiye'nin ve Avrupa'nın ileri gelen kulüplerine satmayı başardı. Bu oyuncuların başını da Cengiz Ünder çekti.
Galatasaray, defansta zorunlu olarak genç Ozan Muhammed Kabak'ı oynattı. Parladı. Daha 1 sezon geçmeden 11 milyon euroya Schalke 04'e transfer oldu.

***
Trabzonspor, kötü başladığı ligde, mecburen gençlere sarıldı ve bu sayede ibre tersine döndü, ligin altlarından, üstlerine doğru tırmandı, Avrupa kupalarına katılma hakkı kazandı. Yusuf Yazıcı ve Abdülkadir Ömür oynadıkları futbolla taraflı tarafsız herkesin hayranlığını kazandı, dünya çapında ünlendi, değerlerine değer kattılar.
Bu süreçlerin ardından özellikle Trabzonspor'da gençlere hücum başladı. Dört bir koldan saldırıya geçti. Mukavelede boşluk buldu aldı, ucuz buldu aldı, kadroyu gençlerle doldurdu. Güzel mi? Değil... Yorumcular, Trabzonspor'dan övgüyle bahsediyorlar, geleceğin takımını yaptığını söylüyorlar. Şimdiye kadar gençlerle oynayıp, başarı yakalamış takım yok. İyi bir takımda her yaştan oyuncu olur. Yaşlılar tecrübe ve akıllarıyla oynar, gençler atletik yapılarıyla tamamlar. Ne sadece yaşlı ne de sadece genç...
Trabzonspor'un bu kadar genç oyuncuyu aynı anda oynatması imkânsız. Hemen hemen hepsini ya gençler liginde ya da pilot takımda oynatacak. Fakat A takımda oynamadan gelişimleri çok yavaş olur. Belki de yıldız olabilecek oyuncular, forma şansı bulamadıkları için yok olup gidecekler.
***
Gençlere hücum çok abartıldı. Her sene en fazla 2, zorlarsan 3 oyuncu A takıma alınabilir. Bunlardan Yusuf ve Abdülkadir çıkarmak çok ama çok az bir ihtimal. Her zaman olmaz.

TFF el attı

Geçen hafta Türkiye Futbol Federasyonu'nu eleştirmiş, Türk takımlarının mali durumlarını önemsemediğini, bunu sadece UEFA'nın yaptığını yazmıştım. Yazım çıktıktan bir kaç gün sonra TFF yeni Kulüp Lisans ve Finansal Fair Play (FFP) Talimatı'nı yayımladı. Buna göre kulüpler, kendileri için belirlenen harcama limitlerini aştıkları takdirde çeşitli cezalarla karşı karşıya kalacaklardı. Tesadüf oldu. Yazım 1 hafta sonraya kalsa, heba olacak, baştan düzenlemem gerekecekti. Çok gerekli bir şeydi. Ancak talimat çıkarılsa da, ne kadar uygulanabilecek, işte asıl onu merak ediyorum. Bekleyip, göreceğiz.

Verstappen damga vurdu

Formula 1 Dünya Şampiyonası'nın 9. yarışı Avusturya'da yapıldı. Yarışta Red Bull-Honda takımının Hollandalı pilotu Max Verstappen, adeta uçtu.
Verstappen sıralama turlarında 3. sırayı almıştı. Ancak yarış başladığında 8. sıraya kadar geriledi. Özellikle pit stopta sert lastiğe geçtikten sonra adeta uçmaya başladı. Yarışa öyle bir zevk kattı ki, her zaman gündemde olan Hamilton - Vettel mücadelesi, bu sefer gölgede kaldı. Onlardan hiç kimse bahsetmedi. Yarış bitene kadar herkes Hollandalı pilota odaklandı. Red Bull-Honda Avusturya takımı. Yani evinde idiler. Böyle olunca da 10 binlerce seyirci her geçişte coştular.
2. sıraya kadar tırmanan Verstappen, lider Ferrari pilotu Leclerc'i geçmekte az da olsa zorlandı. Rakibi kolay kolay teslim olmadı. İlk defa 1. olacaktı ve bunu kaybetmeye niyeti yoktu çünkü. Verstappen çok daha hızlıydı. Yarışın bitmesine 3 tur kala tekerlek tekerleğe geldiler. Geçmeyi başarsa da temas da yaşandı. Her iki pilotta hasarsız atlattı. Bu geçiş incelemeye alındı. Yarışı ön sırada bitirse de Verstappen, bu unvanını çıkacak cezayla kaybedebilirdi. Böyle bir ceza çıkmadı.