Futbolda en kötü şey, rakibini iyi tanımamaktır. İlk haftada hiç bir takım rakiplerini tanıyamıyor, önlem alamıyor.
Cumartesi akşamı Göztepe, hiç beklenmeyen bir futbol ortaya koydu ve konuk ettiği Yukatel Denizlispor'u farklı bir şekilde 5-1 yendi.
***
Farkı getiren şey neydi? Sarı kırmızılı oyuncular öylesine istekli oynadılar ki, ligin bu ilk haftasında hiç beklenmedik bir şeydi. Rakibine tam saha baskı uyguladı. Kelebek gibi uçtu, arı gibi soktu. Böylesine yüksek bir tempoya ayak uyduramayınca Denizlispor, çok bocaladı. Aslında bu sadece galibiyeti getiren faktördü.
Farkın olmasının sebebi Denizlispor'un kötü oyunu idi. Rakibine çok boş alanlar bıraktı, kalesine rahat getirtti. Çıkarken pas hataları yaptı, kalesinde golleri gördü. Ceza alanında Rodellega'nın Alpaslan'a yaptığı penaltı tamamen acemilikti. Kornerden gelen topa Atınç'ın bomboş kalması, gol atması bu ligde yapılmaması gereken bir hataydı.
Bazen her vurduğunuz gol olur ya. Yaklaşık 35 metreden Tripic’in çektiği şut, doksana yakın yerden ağlarla buluştu, kaleci sadece seyretti. Alın size 5 gol. Bir o kadar da kaçtı. Tarihi fark olabilirdi. Bu arada da Tripic’in golünün anonsunu eşinin yapması herkes için büyük sürpriz oldu.
***
En çok merak edilen kişi, 1. Lig'den Süper Lig'e ayağının tozuyla gelip, formayı sırtına geçiren kaleci İrfan Can idi. Bu düzeyde ne yapacağına odaklandık ama top neredeyse hiç gelmedi. Bizler de kararımızı veremedik.
***
Bu maç kimseyi yanıltmasın. Göztepe için çok iyi takım olmuş diyemeyeceğimiz gibi, Denizlispor için de kötü diyemeyiz. İlk haftalarda oynanan oyun yanıltabilir. Bazı takımlar erken form tutarlar bazıları geç. Tüm takımlar form tutunca o zaman gerçek güçler ortaya çıkar.
Göztepe'nin daha iyi olması şart, Denizli'nin de daha çabuk form tutması...

Faullerden futbol oynanamadı

Çok düşük tempo... Bol bol faul... Sık sık duran oyun... Top oynamaya çalışanlar az, top oynatmamaya çalışanlar herkes. Böyle olunca çoğunluğa sahip olanlar kazandı, sahada pek futbol göremedik. Ligin ilk haftası olması, kısa süren hazırlık dönemi, fazlaca değişen kadrolar, sıcak hava ve erken saatte oynanan maç... Bunların da etkisi vardı elbet.
***
Royal Hastanesi Bandırmaspor, İstanbul’da Ümraniyespor karşısına çıktı. Sahada geçen sezon İzmir'de top koşturmuş 3 oyuncu vardı, üçü de Ümraniyespor forması giyiyordu. Göztepe'de Beto'nun yedeği olarak kalan Göktuğ, sezon başında Altay'da iyi işler yapan ama sonra yedeğe düşen Murat Uslu ve Menemenspor'da Ali ile sürekli değişmeli ilk 11'de oynayan ve sonradan takımdan uzaklaştırılan yıkılmaz kale Hüseyin... Üçü de beğendiğim oyuncular.
Maçta Bandırmaspor'u daha bir takım olarak gördüm. Ama bu yetmedi, sahadan 2-1 mağlup ayrıldı.
***
İlk paragrafta maçı anlattım. Sürekli yapılan faullerden dolayı öne çıkan bir oyuncu göremedim. Bandırmaspor'dan Del Valle'nin sıfıra yakın yerden şut çekerek attığı gol çok güzeldi. Ama göğsüyle uzun pası iyi alamaması onu sıfıra götüren etken oldu. Ümraniye'nin 2. golünde de Mayi'nin rakiplerini geçip, kalecinin açık bıraktığı direk dibinden galibiyet golünü atması, maçın en güzel 2. hareketiydi.
***
Biraz da kötülerden bahsederek yazımı tamamlayım da çok uzatmayayım. Kendi sahasında oynamasına rağmen nedense Göktuğ topları oyuna çok geç soktu.
Sürekli faul yapıldığını yazmıştım. Kasti fauldü bunlar. Topu gidip kapmak yerine, faulle durdurmak kolaylarına geldi. Bu, Süper Lig dışında tüm maçlarda yapılan bir şey. Hakemler bunlara zararsız faul gözüyle bakıyorlar, kartı geçtim, uyarı bile yapmıyorlar. Futbol katlediliyor. Bu ülkede üst düzey futbolcu çıkaramıyorsak, en büyük sebebi bu. 1 olur tamam, 2 olur tamam ama 3. kez kasti faul yapılırsa kartı göstermek gerekir.
44. dakikada defansif orta saha Gökhan ileriye çıktı, onu kimse takip etmedi, arka direkte bomboşken topu önünde buldu, boş kaleye golü attı. Orta sahadan bir kişi onunla birlikte koşmalı marke etmeliydi.
48'de Fırat sarı kart gördü, kırmızı karta bile gidebilirdi.  Hızlı hücumda orta sahada Hüseyin Çolak'la bire bir kalmıştı. Birden topa basmak istedi faul yaptı. Rakibi sıyrılabilseydi, karşı karşıya kalırdı. Hüseyin'in kendi soluna doğru topu atıp koşacağı apaçık ortadaydı. Oysa yapması gereken, peşinden bir süre koşmak, son anda durup, o tarafa koşmaktı. Rakibinden daha geride olduğundan, topa da daha yakın olacak, ondan önce topu alacaktı.
89. dakikada kaleci Zülküf, kapattığı köşeden gol yedi. Çapraza giren oyuncunun üzerine koşup açıyı kapatsa, ne pas verdirir ne de kaleye şut çektirirdi.