"Halkla İlişkiler" (Public Relations, Relation Publiques) kavramının toplum içinde yer etmesi oldukça yeni sayılabilir. Üniversitelerin sosyal bilimler dallarında eğitim veren fakültelerinde önceleri bir ders ismi olarak yer alan "Halkla İlişkiler" giderek aynı fakülteler içinde bölümlere dönüşmüş daha sonra da bazı fakültelere ismini verme noktasına ulaşmıştır. Bu gelişimde; toplum bireyleri arasındaki çapraz ilişkilerin ve iletişim olanaklarının artmış olmasının zorunlu kıldığı gereksinimlerin birinci derecede rol oynadığını düşünebiliriz.
Eskinin ceberut devlet olarak anılan astığı astık kestiği kestik devlet türü giderek yerini vatandaşlarına hesap vermeyi düşünen devlet şekline dönüştükçe "Halkla İlişkiler" kavramı önem kazanmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak devlet bürokrasisinde "Halkla İlişkiler" birimleri oluşturulmuş, çalışanlar için bu konularda eğitim çalışmaları yapılır olmuştur.
Aslını ararsak; devlet bürokrasisinde başlayan bu anlayış değişimi, şimdilerde özel sektör bürokrasisinde de kendini daha belirgin bir şekilde göstermektedir. Gerçekten; günümüzde, üretici olsun satıcı olsun firmalar bazında müşteri hoşnutluğunu sağlama amacıyla ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Öylesine ki; firmalar, üzerilerinde oluşabilecek olumsuz yaklaşımları önleyebilmeyi düşünerek en ufak bir yakınmanın bile nedenlerini araştırıp, izleyip müşteri memnuniyetini sağlamayı
amaçlamaktadırlar.

***

"Halkla İlişkiler" kavramı ve bilimi hakkındaki bu kısa açıklamamızı burada sonlandırarak asıl söylemek istediğime geçeyim.
Yakınmalarla dolu bir yazıdansa güzellikleri anlatan bir yazıyı yeğlediğimi çoğu zaman belirtmişimdir.
Gerçekten yakınmak, şikayet etmek işin kolayıdır. Önemli ve zor olan güzelliklerden konuşabilmektir.
Neylersiniz belki de bizim ülkemize özgüdür, ne yazık ki güzelliklerden bahsetmekte zorlanıyoruz.
Hepimizin ortak sorunu da bu değil midir?
Ancak; bakınız ben, yakın geçmişte bir güzellik yaşadım, bunu konu etmezsem haksızlık ederim. Şöyle ki; geçen hafta çarşamba (1 Nisan 2015) tarihli yazım, motosikletlerin ve sürücülerinin yarattığı trafik terörü üzerineydi. Yazımın yayınlandığı gün öğleden sonra gazetemden arandım. Bir telefon numarası verilerek Emniyet Müdürlüğünden Yasemin Hnm. ile görüşmem gerektiği söylendi. Telefon ettiğimde Yasemin Hanım son derece kibar bir şekilde "Burası İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü, sizi müdürüme bağlıyorum, lütfen telefonunuzu kapatmayınız" diyerek beni karşıladı.
Telefon bağlanıp tanışma faslı bittikten sonra Şube Müdürü Sn. Şamil ÖZSAYGULU ile uzun sayılabilecek doyurucu bir konuşma yapma şansım oldu. Öncelikle yazım için teşekkür edildi.
Çalışmalar hakkında açıklamalarda bulunuldu. İstatistik bilgiler verildi. Ayrıntılarına girmeyeceğim, telefonla da olsa İzmir trafiği ve motosikletlerle ilgili önlemler hakkında çok yararlı olduğunu sezdiğim bilgiler edindim. Konuşmamızı iyi günler dileyip görüşme umuduyla sonlandırdık.
Kesinlikle açıklamalıyım bu yazdıklarım bir methetme amacına yönelik değildir. Ama şurası bir gerçektir ki "Halkla İlişkiler" uygulamasının en önemli ve en güzel örneklerinden birini bu andığım olay içinde yaşadığıma sizler de şahit olunuz. İnanın tek istediğim, tek amacım bu düşüncelerimi bir ölçüde sizlere yansıtabilmek, sonuçta duygularıma sizleri de ortak edebilmek.

***

Peki; şimdi bunların dışına çıkıp soracağım. Benim daha önceleri diğer konularda yazdıklarım ne olacak? "Halkla İlişkiler" bilim dalının uygulamaları onlar için neden geçerli olmuyorlar? Öyle ya merkez bürokrasisini ya da belediyeleri ilgilendiren hasbelkader bence doğruları yansıtan bazı yazılarım da olmuştu. Onlar için teşekkür beklemiyorum ama gönül almak için bile olsa bir aranmak ya da bir açıklamada bulunmak çok mu zordu? Örneğin; gerçekten son derece önemli görüp tarım
arazilerinin kötüye kullanılması ile ilgili olarak kaleme aldığım 6. Ağustos 2014 tarihli "BADE HARABÜL BASRA" başlıklı yazım için GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANLIĞI'ndan bir açıklama beklemek hakkım değil midir? Giderek ekliyorum, Konak Meydanı için yazdığım, kentimiz için yazdığım değişik tarihli yazılarım da öksüz kalmış gibidirler. Oysa o yazılarımda da yararlı olacağını düşündüğüm bazı önerilerimin olduğunu hatırlamaktayım. Benden söylemesi. Başka ne diyebilirim ki? Siz ne dersiniz?
Esenlikle kalınız...