Ülkemizde ve dünyamızda, birlik, beraberlik ve barış dilekleriyle...
Kaç yaşıma geldim...  Hala masallara bayılıyorum!
Önce gerçek ile hayalin birbirine karıştığı...Derken gerçeğin hayal, hayalin gerçek içinde kaybolduğu... Sonunda da hayallerin içinden gerçeği daha net anlayıp öğrendiğim o masallara bayılıyorum!
Bu hafta sinema dünyasındaki yolculuğum da bir masala doğru...
"Zaman" ile ilgili çarpıcı keşiflere uzanan büyülü bir yolculuk...

ALİS HARİKALAR DİYARINDA AYNANIN İÇİNDEN (Alice Through the Looking Glass)

Devasa büyüklükteki dalgaların arasında cesur ve gözüpek bir "kadın" kaptan...
Alis!
Hayran kalıyorum Alis'e!
"İmkansızın" peşinde o.
"İmkansızı başarmanın yolu imkanlı olduğuna inanmaktır!" diyor...
Alis'in bu mottosunu önce aklıma sonra da karanlıkta yanıma koyduğum not defterime karalamaya çalışıyorum.
Alis kimselere benzemiyor.
Benzediği tek kişi var, o da "kendisi"!
Kolay mı bu?
Değil.
Hangi dönemde yaşarsanız yaşayın, hatta bir film ya da masal kahramanı olun, kolay değil.
Hem de hiç...
Nedense insanlar alışılmışı arıyor hep.
Belli bir kalıp var.
Yıllar önce belli bir şekilde nasıl olduysa harcı konup yapılmış o kalıp ya da kalıplar.
Ona uymak önemli.
Önemliden de öte gerekli.
Etrafınıza karşı saygılı, duyarlı bir şekilde, siz kendinizi kalbinizden geldiği şekilde olduğunuzda iyi, güzel, mutlu hissediyorsunuz.  O şekilde yaşayıp, çalışmaya başlıyorsunuz. 
Derken; bir bakıyorsunuz... Eş, dost, konu komşu, iş arkadaşları, birileri... Sizi oradan alıp iyiliğiniz ve mutluluğunuz için örülü harçlanmış kalıpların içine döndürmeye çalışıyor.
Neden acaba?
Bilenler, bilemeyenlere anlatsın lütfen.
Bizim Alis de kalbine göre yaşayan, giyinen, rüya gören, meslek edinen bir genç kadın. 
Yaşadığı dönem ya da masal ne olursa olsun.
Sözleri de davranışları da Alis'i yansıtıyor. 
Ondan bekleneni değil.
Babasının gemisinin kaptanı ve o şekilde kalmak istiyor.
Şartlar onu farklı yollara itmeye çalışsa, annesi bile ona dönemine uygun bir kadın olması gerektiğini hatırlatsa da...
Tam kendi kaderi için mücadeleye hazırken, Harikalar Diyarı'ndan arkadaşı mavi kelebek Absolem, Alis'i yine Harikalar Diyarı'ndaki yakın dostu Mad Hatter'a yardıma çağrıyor.
Anlık bir tereddütten sonra, Alis, dostuna yardım etmek üzere, sihirli aynadan geçerek kendini yıllar sonra yeniden Harikalar Diyarı'nın fantastik dünyasında buluyor.

ZAMAN ZAMAN ZAMAN

"Zaman" ile ilgili felsefi yolculuğumuz da böylelikle başlıyor sevgili okurlar...
Nasıl mı?
Şöyle...
Alis'in yakın arkadaşı Mad Hatter'ın başı dertte.
Mad Hatter küçücük bir çocukken yaptığı ilk şapkayı bulunca bunu yıllar önce ölen ailesinin aslında hala hayatta olduğuna dair bir işaret olarak algılıyor. Bu fikre o kadar inanıyor ki ailesini yeniden bulmadan hayata devam etmesine imkan kalmıyor. O'na inanacak ve yardım edebilecek yegane kişi ise can dostu Alis.
Alis sihirli aynadan geçerek Harikalar Diyarı'na gelince hemen Mad Hatter'ın yanına koşuyor. Mad Hatter çok mutlu oluyor. Nihayet Alis'i yanında... O'na inanan ve hep yanında olan biricik dostu!
Mad Hatter Alis'e olanları anlatıp ailesini kendisine geri getirmesini isteyince Alis, işin doğrusu seyirci koltuğumda şaşırdığım bir şey söylüyor, "bunu yapamam, bu imkansız!". Nasıl? Halbuki Alis hep imkansıza cesaret ile meydan okuyan değil mi?
Mad Hatter yıkılıyor!
Alis'i ona inanmıyor... Alis olamaz bu!
Mad Hatter Alis'in evinden çıkmasını istiyor ve kapıyı arkasından kapatıyor. Alis üzüntü içinde Harikalar Diyarı'ndaki diğer arkadaşlarının yanına gidiyor. Ne yapabilir? Nasıl yardım edebilir dostuna?
Prenses Mirana bunun bir yolu olduğunu söylüyor. Zaman içinde yolculuk yapmak ve geçmişe gidip Mad Hatter'ın ailesini kurtarmak...
Zaman içinde yolculuk?
Ama bu nasıl olacak ki...
Alis, eğer, 'Zaman'nın şatosuna gidip, orada Büyük Saat'in odasından Renkküreyi alabilirse, Renkküre ile Zaman Okyanus'unda geçmişe doğru yolculuğa çıkabilecek ve belki de Mad Hatter'ın ailesinin kaderini değiştirebilecek, onları ölümden kurtarabilecek.
"Zaman'ın Şatosu mu?" dediğinizi duyabiliyorum.
Evet...
Filmde "zaman" kocaman şatosunda çok ilginç bir sistem içinde yaşayan bir "adam" olarak karşımıza çıkıyor.
Enteresan  kostümünün içinde, ders anlatır gibi konuşan, oldukça da komik bir adam!
Kahramanımız Alis, Zaman'ın Şato'suna gidip, ondan Renkküre'yi istediğinde Zaman o muzip bakışları ile 'nu süzüp, Renkküre'yi asla Alis'e vermeyeceğini belirtiyor ve şöyle diyor; "Geçmişi değiştiremezsin, ondan bir şeyler öğrenebilirsin..."
Kahramanımız Alis ise, dostuna yardım etmekte kararlı, Renkküre'yi bir şekilde alıyor ve Zaman Okyanusu'nda farklı farklı dönemlere doğru yolculuklarına başlıyor.
Zamanı yeniden keşfedip, anlamasına uzanan yolculuklara...


ZAMAN OKYANUSUNDA ZAMAN HAKKINDA DÜŞÜNMEYE...

Biraz düşünün sevgili okurlar, zaman ile ilgili yerleşmiş ne kadar çok söz vardır, değil mi!
"Her şey bir zaman meselesi.."
"Zaman ne kadar acımasız..."
"Zamanın dostu yoktur..."
"Zaman su gibi akıp gider ..."
"Zaman paradır..."
"Zamana karşı çaresiziz.."
"Zamandan kaçamayız..."
"Zamanın doldu..."
Filmde, zamanı, zaman ile dile gelmiş sözleri hep yeniden düşüneceksiniz. Filmin en etkileyici yönü de bu! Filmin gözü ile zamanı yeniden anlamak, anlamdırmak...

SEVGİLİ ZAMAN...

Sevgili Zaman... Filmden senin hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki!
Burada ben sadece bir iki küçük örnek vereceğim... Diğerleri filmde sizleri bekliyor olacak!
Mesela, kendine has tavırları ile çok ilginç bir adama dönüşmüş olan Zaman'ın son saniyelerini yaşamış bir adamın arkasından sözleri... "Zamanın doldu! Umarım mutlu olmuşsundur. Umarım zamanını iyi kullanmışsındır."
Ya da Alis'in dediği gibi... "Aslında zaman bizden almadan önce hediye ediyor... Her gün bir hediye... Her dakika... Her saniye..."
Ya da yine filmden sevdiklerimize söyleyebileceğimiz zaman ile ilgili en güzel sözlerden biri... "Hayatımın her anına değer kattınız..."


Anlar bahçesinde...

"Anlar Bahçesinde... 
Rüyaların Sarayında... 
"Aynanın İçinden" filminde buluşmak Üzere Sevgili Okurlar!
Neyin Gerçek Olduğunu Kim Bilebilir ki?..."
Davetlisiniz!