Sanırım iki seneyi geçmiş olmalı gazetemizde "İzmir'in Sokakları" başlığı ile bir yazı yazmış olmalıyım. Yazımda sokaklarımızın pisliği üzerine değil ama sokaklarımızın numaralanması/isimlendirilmesi üzerindeki düşüncelerimi yansıtmaya çalıştığımı anımsıyorum.
Benim üzerinde düşüncelere daldığım bu konu gerçekten önemli midir? Bakınız 19.12.16 tarihli gazetemizin haberleri arasında Simge Özden'in İzmir aşığı Sancar Maruflu ile yaptığı söyleşideki bir öneri yer bulmuş durumda. Hadi bakalım mı Sancar Maruflu kardeşimiz neler demiş? Haberin başlığını yazayım o zaman: "İzmir Kadın Sokak İsimleri İle Öncülük Etmeli". Haberin ayrıntısında ise Kent Tarihçisi Sancar Maruflu; şehrimizin çok değerli kadınlar yetiştirdiğini belirterek bakınız devamında ne kadar da güzel söylemiş. Haydi birlikte okuyalım: "Politikacı Işılay Saygın, Atatürk'ün huzurunda sahneye çıkan Bedia Muvahhit, Güzellik Kraliçesi Günseli Başar gibi kadınların isimleri cadde ve sokaklara verilmeli.
Sn. Maruflu'nun aklına gelen isimler bu yukarda saydıklarım ile sınırlı değil elbette. Haberin devamında çeşitli nedenlerle İzmir'e damgasını vurmuş kadınların kimlikleri ve isimleri tek tek sıralanmış. Bana kalırsa belki istenmeden bazı isimler atlanmış ya da unutulmuş olanlar da bulunabilir.
Buraya kadar tamam, her şey güzel. Bir İzmirli olarak yazının devamında sıralanan isimlere itiraz edecek kimse olacağını sanmıyorum. Tıpkı kentimizin değişik yerlerindeki sokaklara verilen İzmir'e simge olmuş isimler gibi. Öyle ya sözgelimi bir Attila İlhan, bir Tarık Dursun K., bir Şükran Kurdakul ya da burada isimlerini saymaya yerimizin yetmeyeceği değerlere kim itiraz edebilir ki?
Değerbilir İzmirlilerin verilmiş isimlere itirazlarının olmayacağını yazdım. Sevgili Maruflu'nun sıraladığı isimlere de itiraz olmayacaktır mutlaka. Ancak; neylersiniz ve bana kalırsa ülkemiz ciddi bir değişim evresindedir. Benimsenmiş yerleşik isimler bile değiştirilip akıllara sığmayan isimler gündeme getirilebiliyor. Ne denli acıdır ki kurulup açılacak bir eser için düşünülenler arasında Yüce Atatürk'ün ismi ile Sultan Abdülhamit'in ismi yarış kulvarına sokuluyor. Atatürk isminin kaldırılıp kullanılmaması için ne pandominalar çevriliyor, bu uğurda yeni havaalanları bile yapılır olmuyor mu?
Diyeceğim o ki; isimler tehlikelidir, günlerin politik/siyasi ortamına göre bakarsınız değişiverirler. Siz bilir misiniz şimdiki Talat Paşa Bulvarının ilk ismi "Voroşilov Bulvarı" iken "Celal Bayar Bulvarı"na dönüşmüş daha sonra şimdiki ismi kullanılır olmuştur. Üçkuyular Meydanı da bir ara "Kennedy Meydanı" olarak anılmış Kıbrıs nedeniyle ABD ilişkileri bozulunca ismi "Fahrettin Altay Meydanı" olarak değişmiştir. Bu değişimlerin yüzlerce örneğini bulmak olasıdır.
Ve ben inanıyorum ki bu anlayış çerçevesi sürüp giderse gelecek iktidarlar Atatürk Cumhuriyeti ile ilgili her ismi silip atacaktır. Vay gidenlere!
Bu konuyu şimdilik bir kenara bırakıyorum.

***

Biz ülke olarak sistematik denilen bilim dalına yeterli ilgiyi göstermiyoruz. Ya da bu işi bilmiyoruz. Bakınız; telefonlara kod verdik, verilen kodlar il bazında olduğu için yeni iller ortaya çıktıkça kodlar değişik oldu. Aynı hatalı uygulama posta kodu uygulamasında da görülmedi mi? Orada da baz olarak iller alınmıştı. İstanbul'a büyüklüğüne bağlı olarak 34, 80 ve 81 yani 3 ayrı kod verilmişti. Sonra ne oldu bilip, izler misiniz? İl olunca İstanbul'un 80'i hoop Osmaniye'ye, 81'i ise Düzce'ye aktarılıverdi. Yurt dışını bilenler yaşayanlar bilirler ABD'de bizdeki posta kodu karşılığı "Zip Kod" değişecek olsa ortalık birbirine girer. Almanya'da sistem kurulduğundan bu yana posta kodları değişmemiştir. Doğu ile Batı Almanya birleştiğinde bile kendilerine özgü bir çözüm bulunmuştu.
Biz de örnek biter mi? 1960'ların başlarına doğru araç plakalarında da aynı hataya düşülmüş oldu hem de kaç yönlü olarak. Bir kere ilk yanlış; plakaların illere harf sıralamasına göre verilen itibari numaralardan başladı. O sıralarda ülkemizde 67 il vardı şimdi ise 80'i aşkın ilimiz bulunuyor. Böyle olunca her değişiklikte plakalar da değişti elbette. Yalnız o mu? İlk plakalar 2 harf ve 3 rakam esasıyla dağıtıldı, yetmeyince tek harf 4 rakam esasına geçildi o da yetmeyince şimdilerde 2 harf ve 4 rakamla idare etmeye çalışılıyor. Bakalım gelecek neler gösterecek?

***

Şimdi ey okuyucu; bana sorabilirsiniz sen ne yapmak istiyorsun diyerek. Şu bahsettiğim eski yazımda da belirtmiştim. Fazla ayrıntıya girmeksizin yeniden gündeme getireceğim. Bizim güzel İzmir'imizin 1940'larda başlayan sokaklara numara verme uygulaması vardı. Bunun yararı çoktur, hele yerleşik İzmirliler için yararı saymakla bitirilmez. Geçmişte iyi niyetle düşünülüp ancak; ezeli sistematik anlayışından uzak kalındığı için bu sokaklara numara verme işi şu anda çorbaya dönmüş bulunmaktadır. Kent büyüdükçe numaralar yetmez olmuş, bölülü/taksimli sokaklar arttıkça artmış, bazı sokaklara isimler verilmiş kısacası bütünlük kaybolmuştur. Sistem karmakarışıktır. İsimler verilsin ama numaramalardan vazgeçilmesin.
Biliyorum; bire bir yaşadım. Bizim Karşıyaka'mızda sokağın tanımı olarak bir ucunda isim vardır, diğer ucunda ise numara bulunmaktadır. Varın gerisini siz hesap edin.
Döndüm; gazetemizdeki 14.05.2014 tarihli yazımı yeniden gözden geçirdim. O yazımdaki gerçekleri ve çözüm yollarını gördüm, bu nedenle düşüncelerimde ısrarcıyım.
Esenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN NOT
Starafor değil STİROPOR (Sentetik köpük)
Yazıya ek: Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde İzmir'imize ciddi katkılarda bulunmuş Sn. Burhan Özfatura'nın bildiğim kadarıyla hiçbir yere (Mahalle, Cadde, Sokak, Meydan, Eser) ismi verilmemiştir. Bu durumu kadirşinaslık açısından son derece yıpratıcı görüyorum. İzmir'i yönetenler bu duygudan yoksun mudurlar?