Dört gündür İzmir'de otellerde yer yok! Müthiş bir kalabalık var. Laf ola bir kalabalık da değil hepsi konusunda çok başarılı cerrahlar, hemşireler, patologlar, anestezi uzmanları, onkologlar, doktorlar! Türk Cerrahi Derneği'nin düzenlediği 18. Ulusal Cerrahi Kongresi ve 13. Cerrahi Hemşireliği Kongresi 23-27 Mayıs (yarın son gün) tarihlerinde İzmir'de yapıldı. Sadece Türkiye'nin dört bir köşesinden değil, yurtdışından da katılımlarla yaklaşık 3000 kişilik bir kongre gerçekleşti. Aynı anda 11 farklı salonda sunumlar, paneller vardı.

Cerrahideki yeni tekniklerin tartışıldığı, deneyimlerin paylaşıldığı kongrede, robotik cerrahi kursundan yara bakım kursuna kadar cerrahinin her alanında hekimlere ve hemşirelere yönelik kurslar vardı. Neredeyse her üniversiteden her hastaneden katılım oldu. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kolorektum Departmanı da tam kadro kongredeydi; DEÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, Türk Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, 18. Ulusal Cerrahi Kongresi Düzenleme Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr. Selman Sökmen ve Yard. Doç. Dr. Emre Canda.

Dokuz Eylül Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Türkiye'de "Sitoredüktif Cerrahi (SRC)" ve "Hipertermal İntraperitoneal Kemoterapi (HİPEK)"yi ilk uygulayan ve artık bu alanda kendini ispatlamış bir merkez. Kongredeki ilk günkü kurslardan biri de bu alandaydı. Washington Kanser Enstitüsü'nden  Prof. Dr. Paul H. Sugarbaker da ömrünü cerrahiye adamış ve  bu alandaki çalışmalarıyla tanınan bir hekim. Dr Sugarbaker, Dr Füzün, Dr Terzi, Dr Sökmen ve Dr Canda'nın  deneyimlerini ve çalışmalarını dinleme fırsatım olduğu için çok şanslıyım.

Şu an çoğunuz okurken "bu kadın ne anlatıyor?" diyorsunuz belki, ama eminim "falanca kanser ameliyatı olmuş, karnının içinde organ kalmamış, saatler sürmüş, doktor herşeyi çıkartmış" laflarını duymuşsunuzdur. İşte over (yumurtalık), apendiks (kör barsak), mide, ince barsak, kolorektal (kalın barsak – rektum), psödomiksoma peritonei kanserlerinde peritona (karın zarına) yayılım olunca yapılan geniş çaplı ameliyattır bu SRC denilen. Yaklaşık 10-12 saat süren ameliyatta cerrah gözle gördüğü tüm kanser odaklarını ve karın zarını çıkartır. Bu operasyonu geçirmiş Amerikalı bir hasta, ameliyata lakap takmış; "mother of all surgeries" yani "tüm ameliyatların anası". Eh yalan sayılmaz, çünkü çok uğraş gerektiren uzun süren bir operasyon.

Bana daha enteresan gelen kısmı ise bu operasyonun sonunda hasta daha ameliyathane masasındayken karın içine kemoterapi (kanser ilaçlarının) doğrudan uygulanması! Hastanın karnı dikilmeden veya dikilip drenlerin aracılığıyla ısıtılmş kanser ilaçları ile karnının içinin yıkanması işlemi tıbbi adıyla Hipertermal İntraperitoneal Kemoterapi (HİPEK) yapılıyor. Faydası ne bunun derseniz, çok basit. Kanser ilacının kan yoluyla verilmesinden daha etkili ve yan etkisi daha az. Ayrıca ısıtılmış olmasının da yararı var; çünkü biliyoruz ki ısının başlı başına kanser hücreleri üzerine direkt öldürücü etkisi mevcut. Isı sayesinde kan damarlarında genişleme kan akımının artması ile ilaçların etkinliği artıyor; bununla da kalmıyor kanser hücrelerinin radyoterapiye (ışın tedavisi) ve kemoterapiye (ilaç tedavisi) duyarlılığını arttırıyor.

SRC ve HİPEK'in birlikte uygulanmasıyla hastaların sağ kalım oranlarının yükseldiğini görüyoruz. Ameliyata uygun hasta seçimi ile yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor. Eskiden kaderine terk edilen ve 1 yıl bile yaşayamayan hastalar bu sayede 5 yıllık yaşam şansı yakalayabildiler. Sadece yaşam süresinin uzaması değil , bu tedavi yöntemiyle aynı zamanda kanserin nüksü (tekrarlaması) azaldı.  Müthiş bir şey bu!

Kongreyi düzenleyen ve katılan tüm hocalarıma teşekkür ederim. Hep söylüyorum Türkiye'de inanılmaz hekimler var ve ciddi başarılara imza atıyorlar. Tabii  İzmirli bir hekim olarak umarım EXPO 2020, sağlık temasıyla güzel şehrimde yapılır ve İzmir sağlık sektöründe dünyada "number 1" olur.

Sağlıkla kalın.