Elbette bu yazdığım başlığın anlamını bilebilen kişiler azınlıkta kalacaktır. Dil, öylesine çabuk kendini yenileyebiliyor ki bu başlığın "Eksi/Olumsuz düşünce" anlamını taşıdığını söylersem belki de şaşar kalırsınız.
Ama benim asıl amacım böyle bir soru ortamı yaratmak filan değil, inanın. AKP Genel Başkanı Sn. Cumhurbaşkanımız/Başkanımız Sn. Erdoğan'ın bir konuşmasını dinleyince nedense aklıma bir şeyler takılı kaldı. O konuşmadan bir pasajı aktaracağım sizlere. Ancak öncesinde çocuklukta yaşadıklarımı anımsadım. Bir ölçüde; o konuşmada oluşan  düşünceleri çocukluktaki anılarımla bağdaştırdım. O halde; dinleyin beni lütfen!
Efendim; gençler pek bilemeyecekler ve hatta gönüllerinde canlandıramayacaklardır belki de. Çok eskilerde bizim çocukluk günlerimizde öyle şimdiki gibi herkesin topu (futbol, basketbol, voleybol vb.) yoktu. Hiç unutmam; altı ya da yedi yaşındayım, Çeşme'deyiz, babam İzmir'den gelirken kırmızı lastikten hentbol topu büyüklüğünde bir top getirmişti. Mahallemizde olay olmuştu. Tüm mahalle arkadaşlarımız bana ve kardeşime hayranlıkla ama bir ölçüde gizli bir kıskançlıkla bakar olmuşlardı.
Daha ilerideki günlerde deriden yapılma toplar da görülmeye başlanmıştı. İnanın, ben hiç yapmadım ama yaşadım. O toplara sahip olanlardan bazıları mahalle arkadaşlarımızla yaptığımız maçlarda top sahipliğini bir egemenlik göstergesi gibi kullanmaktaydılar. Oyunda yer alacakları mevkileri kendileri belirlerler giderek kendilerine yakın gördüklerini de istedikleri yerlerde oynatırlar, elbette; bazılarını da oyuna bile almazlardı.
Siz olsanız bu davranışlarda gizli bir sadizm, bir hakka sahip olmanın kötü kullanımının örneklerini görmüş olmaz mıydınız?
***
O halde; Sn. Erdoğan'ın 12.06.2019 tarihinde AKP meclis grubunda yaptığı konuşmadan alıntıladığım alt bölümü değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.

"Ankara ve İstanbul'da kaybetmedik, kazandık. Her iki yerde biz kazandık. Bizler buralarda sadece bir vizyon noktasında, vitrin noktasında her iki ilde bir kayba uğradık.  ...   İlçeler bazında baktığımızda kahir ekseriyetini aldık mı? Her ikisini aldık. Meclislerde buralarda kahir ekseriyet İstanbul'da, Ankara'da bizde mi, bizde. Bu belediyelerin çalışmasının şekli buralardır. Başkanın buralardaki hareket kabiliyeti Meclis'tir, komisyonlardır. Buralarda gerekli olan desteği sağlayamadığı sürece istediği gibi adım atamaz. Sen doğru bir iş yapmadığın zaman tabii ki seni çalıştırmayacak. İşin aslı bu."

Yani Sn. Erdoğan diyor ki; Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu seçimi kazansa bile belediye meclisinde çoğunluk bizde olduğu için çalışmaları kilitleyebiliriz, gerekirse çalışmaları engelleyebiliriz. Ve hatta; halkın yararına bile olsa meclisten karar çıkartmayız.  
Bu tür engellemeler Sn. İmamoğlu'nun 18 günlük başkanlık döneminde yaşanmadı mı? Anımsayın lütfen; İstanbullular için yarar sağlayabilecek bazı başkanlık önerileri AKP/MHP grubu tarafından reddedilmedi mi?
İşte; ben bu yaşananları, çocukluğumda yaşadığım o top sahibi olanların kaprislerine benzetmekte haksız mıyım? Bakın göreceksiniz; İmamoğlu hasbelkader seçimi kazanırsa (*) İstanbul Belediye Meclisinde bunlar hep yaşanacaktır. Başkanlık teklif getirecek; meclis üyeleri halkın yararına olsun ya da olmasın yukarılardan alacağı yönlendirmeye göre ret oyunu verecektir.
Artık bu noktada kimin kıs kıs güleceğini, kimlerin göbeklerini kaşıyacaklarını sizler tahmin ediniz.
Esenlikle kalınız...  
(*) Kazanırsa diyorum, iktidarın elinde "C" den öte çeşitli planlar olduğunu unutmayın.