Sn. Cumhurbaşkanımız R.T. ERDOĞAN; Şubat ayı başında Güney Amerika ülkelerinden önce Şili'ye ardından Peru ve Ekvator'a resmi bir ziyaret yaptı. Dönerken de Senegal'in başkenti Dakar'a uğradı. Bu son bölüm de resmi ziyaret kapsamındaydı.

Bir Türk vatandaşı olarak ülkemizin Cumhurbaşkanının böylesine kapsamlı bir ziyaret yapmasından olsa olsa gurur duyabiliriz. Dünyamız artık eskisine göre çok daha küçülmüştür. Uzaklık kavramları bir ölçüde anlamını yitirmektedir. Düşünün ki Osmanlı padişahlarından Sultan Abdülaziz'in 19. YY'ın sonlarına doğru (1867 Haziran) yaptığı Paris ve Londra seyahatinin öykülerileri anlatıla anlatıla bitirilememektedir. Neden mi ? Tarihte bir Osmanlı Padişahı ilk kez yurt dışı seyahat yapmaktadır.

Elbette daha sonraki yıllarda ulaşımda ve iletişimdeki gelişmeler ülke yöneticilerinin yurt içi ve yurt dışı gezilerinde sıklık yaşanmasına neden olmuştur. Eh, Allah için gerçeği söylemek varsa bizim Cumhurbaşkanımız R.T. ERDOĞAN da bu geziler konusunda birinciliği kimselere bırakmaz sanırım. Baksanıza; gerek Başbakanlığı döneminde olsun gerekse henüz iki seneyi doldurmayan Cumhurbaşkanlığı döneminde olsun dünyada gezmedik, adımını atmadık ülke bırakmadı. Olsun olsun "Durmayalım, Düşeriz" misali "Nerdede hareket orada bereket" diye atalarımız boşa örnek vermemişler. 
Gezsin gezsin de kişi başı Milli Geliri bizim beş katımızdan fazla (49.000 Dolar) olan Finlandiya Cumhurbaşkanı "Sauli Niinistö" Ankara'ya yaptığı ziyareti 30 kişilik resmi heyetiyle gidiş-dönüş tarifeli uçakla yaparken bir ölçüde fakir sayılabilecek ülkemizin resmi ziyaretlerindeki israf görüntülerinden hiç mi yakınmayacağız?

Geçen hafta önemli gazetelerimizin bir tanesindeki başlığı iyi değerlendirmemiz gerekir. Aklımda kaldığı kadarıyla yazayım. "Kendi paranla yaparsan İSRAF, milletin parasıyla yaparsan HARAM". Yanlı bile olsanız bu söze yanlış diyebilir misiniz? Haydi gelin de andığım gezide TSK'nin özel uçağının kullanıldığını, Cumhurbaşkanlığına ait zırhlı otonun da  başka bir uçakla ayrıca gönderildiğini öğrenip üzülmeyiniz.
Gene geçen haftalardaki önemli bir diğer haberde de dünyanın en büyük helikopterlerinden biri sayılan ABD malı CH 47F Chinook ağır yük helikopterinden 10 adedinin alınarak TSK envanterine kaydedileceğini öğrenmiştik. Bu helikopterlerin tanesinin  60 milyon Dolar olduğunu belirterek bir tekinin de hemen Cumhurbaşkanlığına tahsis edileceğini bilgilerimize ekleyeyim.
Eski Yunan'da Delfi'deki Apollon Tapınağı'nın kapısının üstünde "GNOTHİ SEATON" yazarmış. Felsefe alanında çok önemli sayılan bu sözün Türkçedeki karşılığı "KENDİNİ BİL" demektir. Bu söz yalnızca eski Yunan'a bağlanamaz. Nitekim; "Kendini bilen, rabbini bilir" anlamına gelen bir hadisin varlığından da bahsedilmektedir. Öte yandan Yunus Emre'nin ünlü deyişini de aklımızdan çıkarmayalım: "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır?" Peki; Çinli "Lao Tse" ne demiş? Onu da yazalım: "Başkasını yenen kişi güçlüdür, kendini yenen kişi ise kahramandır". Bu yazdıklarımızın ne kadar doğru ve öğüt verici olduklarını yazmamıza bilmem gerek var mıdır?

Peki; ben bunları niçin yazıyorum? Bu soruyu zaman zaman hep kendime sorarım. Bizim büyüklerimiz niçin kendilerini kaybedercesine geçmiş yaşantılarından kopabilirler? Hiç; geçmiş yaşantılarına dönüp "Yahu ben neler yapıyorum, ben geçmişte nasıldım şimdi neler yapıyorum, bu yaptıklarımın hangisi inançlarımla örtüşür? diyerek nefis muhasebesi yapmaktan uzak dururlar?
Bedendeki ihtirasın, cehaletin ve nefsin kontrolünü kaybetmenin sonucu her zaman acı olmuştur. Kendi için yaşama lüksünü bir kenara bırakıp ölçülü, adil ve dengeli olabilmek kişilere ne büyük bir erdem kazandıracaktır. Hiç akla getirilip düşünülmez mi?
Esenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN EK:
Şok olunmaz, ŞOKE OLUNUR ya da ŞOK GEÇİRİLİR. (TDK "Türkçe Sözlük" Sh. 2229)