Evcil hayvanları sanırım bize ilkokul eğitimimiz sırasında ders olarak anlatmışlardı. Kitaplarımızda da yazmasına karşın sınıfımızda öğretmenimizin sorarak hangi hayvanlar olduklarını araştırması hiç aklımızdan çıkmıyor. Öyle ya kimisini eti, kimisini sütü için besliyor olmamıza karşın kendimize en yakın gelenlerin başında köpekler ve kediler geliyordu sanıyorum.
Toplumumuz, özellikle köpekleri kendisine öyle yakın bulmuştur ki; geçmişte bu hayvan dostlarımız İstanbul'un koruyucusu olarak dahi görülmüşlerdir.
1800'lü yıllarda İstanbul'un başına gelen felaketlerin nedenleri arasında zaman zaman köpeklerin yok edilme çabaları gösterilmiştir. O günlerde Avrupa'dan gelen yabancıların İstanbul'da gördükleri köpek kalabalığı gazetelerde haber olmuştur. 

Ancak zaman içinde bu başıboş köpekler bazen insanlar için tehlikeli olduklarından değişik önlemlerin alınması gerekmiştir. Bunların en önemlilerinden biri 1910 yılında yaşanmıştır. O günlerde kentin nüfusu olsa olsa 700.000-800.000 kişidir ancak sayıları 80.000'e ulaşan köpek varlığı İstanbulluları ve yabancıları tehdit etmektedir. Sonunda çözüm bulunmuştur. Kentin başıboş köpekleri toplanacak ve Marmara Denizindeki Hayırsız Ada'ya götürülüp bırakılacaktır. 
Evet, 80.000 ve belki daha fazla köpek gemilere yüklenerek bu adaya taşınmışlardır. Gelin görün ki bu ada bütünüyle kayalık bir yapıda olup üzerinde tek ağaç bile yoktur. Canlılar için doğal beslenebilme şansı bulunmamaktadır. Sonuçta ne olur bilir misiniz? Birbirlerini yemek durumunda kalan köpeklerin tamamı ölürler. Ölürler ama yapılan bu uygulama Avrupa Basınına malzeme olur. Fransa'da o günlerin ciddi ve saygın dergisi "L'Illustration", olayı kapak konusu yapar ve adadan çekilmiş bir resmi kullanır. Üstelik köpeklerin ulumaları İstanbul'a kadar ulaşmaktadır. 
Meraklıları, yakın tarihimizi araştırarak daha geniş bilgi edinebilirler.

***

Neylersiniz bu sahipsiz köpekler günümüzde de belediyeler ve resmi kurumlar için sorun olmayı sürdürmektedirler. Şikayet eden çok neylersiniz geçerli bir çözüm arayıp bulan yok desem doğruyu söylemiş olmaz mıyım? 
Bakınız; özellikle petşoplardan belki de özenilerek alınan ya da hediye edilmesi düşünülen köpekler, hevesler alındıktan bir süre sonra terkedilmekte sonuçta bizim sevgili dostlarımız sokak köpeği konumuna dönüştürülmektedir. Özellikle kıyı sayfiyelerinde bu tür uygulamaların olduğunu hepimiz az çok bilmekteyiz. 
Bizim İzmir'imizde de özellikle Kemeraltı'nda, Konak Meydanı'nda ve iskele civarlarında ciddi bir sokak köpeği kümeleşmesi olduğunu görüp izliyoruz. 
Şimdi bunları belediye ekipleri toplayıp bir yerlere götürseler hayvanseverler, hayvanları koruma dernekleri hemen tepki göstereceklerdir. Bildiğimiz kadarıyla belirli yerlerdeki köpek barınakları ağızlarına kadar doludurlar. Üstelik; Köpek sevenler, köpek beslemeyi göze alanlardan kaç kişisi bu koruma yerlerine gidip yetim sayılabilecek köpekleri sahipleneceklerdir?

***

Bence hayvan satış noktalarındaki bütün köpekler çiplenerek kontrol altına alınmalı, sahiplerinin sorumluluğu gündeme gelmelidir. Öyle herkesin manavdan maydanoz alır gibi köpek almasının önüne geçilmelidir. Böylelikle dükkandan sorumsuz alıcıya, sorumsuz alıcıdan da sokağa atılmanın önüne geçilmiş olacaktır. 

***

Bütün bunlar nereden aklıma geldi de yazabildim diye sorabilirsiniz. 
Geçen hafta, evet tam bir hafta önce Mezarlıkbaşı'nda Agora kazılarının olduğu yerde beni bir sokak köpeği ısırdı. Hemen Kahramanlar'daki Kuduz Tedavi Merkezine koşturup aşılarımızı yaptırmaya başladım. Aşılarım bir süre devam edeceğe benziyor. Beni, şimdilik bir kenara bırakalım.
***
Gene geçen hafta eşimle birlikte Karşıyaka'da iki iki hanımla birlikte gezen iki köpeğe rastladık. Köpeklerin ikisi de cins köpeklerdi. Durduk yerde bunlardan neden bahsediyorum bilir misiniz? O, iki tane cins ve dünya tatlısı köpeklerin ikisinin de arka ayaklarında sorun vardı, sekerek yürüyorlardı. Biz eşimle birlikte belki de gözlerimiz yaşararak onları izlemeyi sürdürdük. O iki hanımı da gerçek hayvansever olarak tanımlamış olduk. 
Esenlikle kalınız.

TÜRKÇE İÇİN NOT

Her dilde olduğu gibi bizim dilimize de girmiş yabancı kelimeler vardır. Artık onlar bizim dilimizden sayılırlar. Hatta biz bazen benzetmeler yaparız onlardan; ATMASYON gibi. Son zamanlarda bir MOBAYL çıktı karşımıza oysa alıştığımız MOBİL kelimesi vardı. Yakında Atmasyonu da ETMEYŞİN diyerek İngilizceleştirirsek sakın şaşırmayın.