Ne demişti, nasıl demişti Orhan Veli: "Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum, anlatamıyorum". İşte ben de yazabileceklerimin anlaşılamamasından korkuyorum.
İçtenlikle belirteyim, yazmakta oldukça zorlandım. Yazmak istediklerimin, evet gerçek anlamda yazmak istediklerimin anlaşılamamasından ürküyordum.
Sn. Cumhurbaşkanımız her zamanki gibi hikmet buyurdular: "Hamdolsun, şehitlerimizin kanını yerde bırakmıyoruz. Temmuz 2015'ten bu yana 215 asker, 133 polis ve 7 korucu toplam 355 ŞEHİT sayımız var. Aynı dönemde yurt içi ve yurt dışında toplam ÖLÜ, yaralı ve yakalama olarak 5,359 terörist etkisiz hale getirildi."
Sn. Cumhurbaşkanımız; elbette ayrıntıları çok daha fazla olan bu konuşmayı 28 Mart'ta Harp Akademilerinde yapmıştı. Anladığım ve izlediğim, değerlendirebildiğim kadarıyla Sn. Cumhurbaşkanımız RTE skora –Ben, bu arada erkeklerdeki skor merakını ayrık tutuyorum- çok meraklı ve başarıları buna göre değerlendiriyor.
Bu düşüncemi doğrulayan başka ayrıntıları da hatırlıyorum. Başarı nedense hep ölümlerin sayısı üzerine kurulmuştu. 22.09.2015 tarihli bir konuşmasında öldürülen terörist sayısını 2000'den fazla , 29.12.2015 tarihindeki bir diğer konuşmasında ise öldürülen terörist sayısını 3000'den fazla olarak açıklamıştı.
Açıkçasını yazayım Harp Akademilerindeki konuşmayı dinlediğimde kanım damarlarımda dondu kaldı. İçimde bir merak, sorup durdum kendimce acaba terörist diye tanımlananlar arasında "Türk vatandaşları" yok muydu? Lütfen, olayları ve tanımlamaları fanatizm çerçevesinde değerlendirmeyiniz. Terörist olarak tanımlanan kişilerin de kendilerine göre bir düşünceleri olabileceğini aklınızdan çıkarmayınız. Onları; bu silahlı ortamın içerisine sokan koşulları değişik ölçülerde değerlendiriniz.
Bakınız; terör ortamında başarı sayılabilecek bir gelişmenin "Mehter Marşı" çalınarak kutlanmasının karşı taraf için neler ifade edebileceğini akıllardan çıkarmak ne ölçüde doğru olacaktır?
Aklıma hep "Nazi"lerin Yahudilere karşı baskı ve yıldırma politikaları olmasaydı acaba gerçek anlamda bir "İsrail Devleti" kurulabilir miydi? sorusu geliyor. Biraz ince düşünülürse Hitler Almanya'sının bu yıldırma politikalarının kimlere yararı olmuştur?
Kütüphanemin vazgeçilmez kitaplarından birinin adını yazayım. Gerçekten satır satır okunup her satırının ayrı değerlendirilmesi gereken bir güzel kitaptır. Kanadalı yazar James BACQUE'ın ciddi araştırmalarına dayanarak yazdığı bu kitabının adı: "DİĞER KAYIPLAR- Other Losses". 1990 yılında "E" yayınlarından çıkmış.
Kitapta, toplumlarca gaddar olarak tanımlanan Almanya'nın özellikle 1945 Nisan ayından itibaren teslim olan Batı Cephesindeki askerlerinin Amerikalılar ve müttefikleri tarafından esir kamplarında sistemli olarak yok edildikleri belgeleriyle anlatılmaktadır.
Bu sistemli yok edilme o denli belirgindir ki kayıtlara göre bu kamplarda ölenlerin sayısı 1941 Haziranı ile 1945 Nisanı arasında tüm Batı cephesinde Almanlarca öldürülen Müttefik askerlerinden fazladır. Ancak yazar; o günlere ait bu feci olaylarla ilgili belgelerin bir bölümüne ve son derece zorluklarla 1980'li  yıllarda ulaşabilmiştir. Varın ötesini siz hesap ediniz.  
Şimdi diyeceksiniz ki "Ey Şefik Koldaş, durduk yerde bunlardan söz etmenin ne alemi var? Ben de derim ki "Bakınız iktidar kesimi en yetkili ağızlardan işlerine geldiği zaman günümüzden 80-90 yıl öncesine ait olayları özellikle CHP ve Atatürk düşmanlığına bağlı olarak dillendirebilmektedir". Peki şimdi Güneydoğu Anadolu'da yaşananların o günlerden farklı yanı var mıdır? Günümüzden 70-80 sene sonra olaylar nasıl değerlendirilecektir?
Yöneticilerimizin skor meraklarını bir kenara bırakarak tüm yaşananları karşıdakileri düşman gibi görmeyip onların da bizlerden biri olduklarını akıllarından çıkarmayarak çözüm için yeni bir strateji oluşturmaları daha doğru olmaz mı?
Belki bu konularda yazılabilecek çok şeyler vardır, neylersiniz ben kısa kesip İrlandalı İngiliz yazar G. Bernard Shaw'dan bir cümle aktarayım sizlere. "Diğer insanlara karşı işlenen en büyük günah, onlardan nefret etmek değil, onlara karşı kayıtsız kalmaktır. İnsanlık dışı davranışın esası budur"
Esenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN NOT:
LÜXE değil LÜKS ( TDK Türkçe Sözlük Sh. 1595)