2 Temmuz tarihinde, yani henüz kampanyanın daha en başında “Biden Trump Tartışmasının Düşündürdükleri” isminde bir yazı kaleme almıştım.

Bu yazıya sayfanın altındaki linkten ulaşabilr ve tekrar okuyabilirsiniz. Bu yazı yayımlandığında Biden Demokratların başkan adayıydı. Ancak bu yazıda ben, Biden ve Trump arasındaki televizyon tartışmasında Biden’in çok kötü bir performans gösterdiğini ve bu nedenle yakın dönemde Demokratların Biden dışında yeni bir aday göstererek seçime girmek isteyeceklerini öngörmüştüm.  Nitekim bu öngörüm gerçekleşti ve Biden baskılara direnemeyerek, yardımcısı Kamala Harris’i kendi adayı olarak gösterdi. Ancak yazıyı tekrar okuduğunuzda farkedeceksiniz ki yeni adayın kim olabileceği konusunda pek çok tahminde bulunuyorum ve sadece bir ismin adını dahi anmıyorum: Kamala Harris. Dilerseniz bu noktada doğrudan kendi yazımdan alıntı yaparak devam edeyim. Yazıda adaylar hakkındaki tahminlerimi şu şekilde sıralıyorum: “Bu hususta öne çıkan potansiyel adaylar arasında Californiya Valisi Gavin Newsom, Michigan Valisi Gretchen Whitmer, Minnesota Senatörü Amy Klobuchar ve New Jersey Senatörü Cory Booker’ın isimleri geçiyor. Ayrıca diğerleri kadar popüler olmamakla beraber Kuzey Carolina Valisi Roy Cooper ve Maryland Valisi Wes Moore da adı geçen isimler arasında.”
Peki bu kadar isim sayarken, görünürde, halihazırdaki başkan yardımcısı olması nedeniyle, en önde gelen aday olması beklenebilecek Harris’in adını bile neden zikretmedim? Cevabı oldukça basit. Şu ki, o gün bana kim kazanır değil, Demokratlar kimi aday gösterirse kesinlikle kazanamaz diye sorsalardı cevabım çok netti: Kamala Harris. İşte bu nedenle aday olabilecek kişileri sıralarken Harris’in adını yazmamıştım. Gerekçesi de şu: Biden dönemi Amerikan siyaseti açıdan düşündüğünüzde çok başarısız bir dönemdi. Trump’ın ilk başkanlık döneminin son yılları Covit 19 pandemisine denk gelmiş, Amerikan ekonomisi de kapanma döneminde ağır yara almıştı. Her ne kadar Trump kapanmanın sona ermesinden sonra akıllı hamlerle ekonomiyi bir nebze olsun toparlamışsa da, kapanmanın maliyeti üzerine kalmış ve seçimleri kıl payıyla kaybetmişti. Ancak Demokratlar Trump’un ekonomiyi tamir etme politikalarını devam ettirmek yerine, yanlış ekonomik kararlar alarak riske girdiler ve bu kumarı kaybettiler. Biden dönemi Amerikalılar açısından enflasyon ve ekonomik daralma ile birlikte anılır oldu. 
Üstelik tam bu krizin ortasında başlayan Rusya-Ukrayna savaşında Amerikan yönetiminin etkisiz kalması petrol fiyatlarının küserel olarak dalgalanmasına ve eknominin daha da ağır hasar almasına neden oldu. Bunun yanında, İsrail’in gaddarca Gazze saldırısında Amerika akan kanı durduracak hiçbir hamle yapamadı ve küresel siyasetteki liderlik pozisyonu da oldukça sarsıldı. Tam da bu dönemde Biden’in ilerlemlş yaşı ve kronik sağlık sorunları nedeniyle sahnede  olamamasının boşluğunu yardımcısı Harris dolduramadı. Böylece bu başarısızlıkların faturası elbette öncelikle Biden’a ama daha sonra etkisiz yardımcısı Harris’e kesildi. İşte tam da bu nedenle Demokratların yapması gereken şey Biden döneminin hatalarında sorumluluğu olmayan bir aday bulup, yeni bir hikayeyle seçmenin karşısna çıkmak olmalıdı ki, yazının başına dönersek, adını zikrettiğim aday adayları tam da bu isimlerden seçilmiştir. Ancak Demokratlar akılla değil hırsla davrandılar ve böylece hem seçimi Trump’a hediye edip hem de Kongre’deki üstünlüklerini ve Yüksek Mahkemeyi kaybettiler. Bu kadar çok hatayı ben de beklemezdim açıkça...