Vergi için tanımlama yapmamıza gerek yok sanırım. Teknik ve bilimsel açıklamasını bir kenara bırakacak olursak; devletin harcamalarını yapabilmesi için vatandaşlarından toplamak zorunda olduğu paralara kısaca vergi denir. Tüm devletlerin anayasaları verginin tanımını yapmalarının ötesinde toplanacak vergilerin vatandaşların ödeme güçlerine bağlı olmasını kural olarak benimsemişlerdir.
Geçmişin ceberrut ve kural tanımaz devletinin yerini alan modern devlet anlayışı günümüzde verginin belirli kurallar içinde toplanmasını gerekli ve zorunlu kılmaktadır.
Ancak;  harp, iç karışıklıklar benzeri olağanüstü dönemlerin sıkıntılarını giderebilmek amacıyla kurala bağlı kalınmaksızın ek vergilerin devreye sokulduğu görülebilmektedir. II. Dünya Savaşı yıllarındaki "Varlık Vergisi" bizim maliye tarihimizdeki örneklerden biridir.

Denk bütçe tasarrufla olur

Ülkemizde diğer devletlerde de görüldüğü üzere gelir ve giderler "bütçe" kanununa bağlı olarak Maliye/Gelir İdaresi tarafından yönetilmektedir. Siyasal iktidarlar için denk bütçe tüm zamanların bir numaralı hedefi  olmuştur/olmaktadır. Denk bütçe; her şeyden önce harcamaların titizlikle yapılması ve azami tasarrufla sağlanabilmektedir.
Üzüntüyle izlemekteyiz. Özellikle son dönemlerde devletin harcamaları  mali disiplinden uzak kalınarak yapılmakta, dolayısıyla bütçe harcamalarını karşılayabilmek amacıyla ya yeni vergiler konulmakta  ya da mevcut vergilerin oranları yükseltilmektedir. İşte; son günlerin bir gerçeği değil midir şu yeni "Değerli Emlak Vergisi!"  İlk bakışta sosyal adaleti sağlamaya yönelik bir mali uygulamaymış gibi görünen bu yeni vergi; dikkatle incelenirse adaletsizliğin tipik örneği sayılmalıdır.
Bu üst bölümde yazdıklarımın dışında, başkaca önemli bir konu daha bulunmaktadır. Devletin maliyesi mevcut vergilerin tahsilatında da ciddi bir laubalilik içindedir.
Eski zamanlarda pek yoktu, pek görülmezdi. Bilirsiniz; vergilerin zamanaşımı süresi 5 (beş) yıldır. Yani bu süre içinde tahsil edilmeleri için bir işlem yapılmayan vergiler zaman aşımına uğrar. İşte bunu önlemek amacıyla  yıl sonu yaklaştıkça kasım ve aralık aylarında tüm gazetelerde vergi dairelerinin çarşaf çarşaf, sayfa sayfa ilanları yayınlanır. Bu ilanlarla borçlu mükellefler ödemeye davet edilirler.

Al Copone örneği

Peki; bu tahsil edilemeyen vergi alacaklarında devletin Maliye İdaresinin hiç mi kusuru yoktur!  Bakınız; örnek olsun diyerek üşenmedim, bu ilan sayfalarından birindeki tahsil edilemeyen vergi tutarının ne kadar olduğunu araştırdım. İlandaki bir firmanın   2013/Ocak - 2014/Aralık aylarına ait 12 (on iki) satırdaki çeşitli vergilerden  oluşan dönem borcunun tutarı 638 bin lirayı geçiyordu. Vergilere ait açıklama satırında ise Karşıyaka'da bir adres yazılı olmakla beraber şirket yetkilisinin "Mernis Adresi" yurt dışıdır denilmekteydi.
Aklıma şu meşhur Amerikalı kanun dışı adamı "Al Capone" geliyor. Öyküyü duymuş olmalısınız; adamın gangsterlikle ilgili her vukuatını tereyağından kıl çeker gibi yaptığı dolayısıyla suçlanamadığı ancak gözünden kaçırdığı bir vergi hatası nedeniyle mahkum edilebildiği söylenir.
Şimdi sormak gerekir. Vergi dairesi yetkilileri yazdığım üzere 2013/Ocak – 2014/Aralık ayları arasında nerededirler, bu mükellef hakkında ne gibi işlem yapmışlardır?
Maliye teşkilatının da aynen emniyette olduğu gibi bir istihbarat ve izleme dilimlerinin bulunması gerekli değil midir?
Esenlikle kalınız...