DTP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak ile Ahmet Türk'ün 21-28 Nisan tarihleri arasında ABD'ye yaptıkları ziyaretin ne anlama geldiğini en net şekilde ifade eden Şerafettin Elçi oldu.

"ABD artık bu işin içinde!"

ABD'nin Kürt sorununa ilgisi elbette ki yeni değil. Baba Barzani'nin zamanından beri hep sorunun bir parçası olarak varolageldi.

2000'e Doğru dergisinin "ABD'nin Üç İsrail Planı"nı kapak yaptığı 1988 yılından bu yana olan gelişmeler ise yakın tarih olduğu için herkesin bilgisi dahilinde.

Ama şimdi yeni bir durum var. ABD artık kartları açık oynuyor.

           

Neler oldu?


Barzani'den sonra DTP'lileri de Amerika yollarına düşüren, ABD'nin bu açık tutumudur. Yansımalar şunlardır:

1- ABD dönüşü Barzani, daha üst perdeden Bağdat'a kafa tutmaya başladı ve bağımsızlığın zamanının geldiğini dillendiriyor.

2- Suriye'de örgütlenen terör; Kuzeydoğu'daki Kürt bölgesinde fiili bir özerklik durumu ortaya çıkarmıştır. ABD, Barzani aracılığıyla bu bölgedeki gelişmeleri kontrol etmeye çalışıyor.

3- Türkiye, Davutoğlu ve Erdoğan'ın ağzından ABD'nin Irak ve Suriye politikasına tam teslim olduğunu son günlerde yeniden yüksek sesle bir kez daha ilan etti. Kerkük-Musul'un da dahil olduğu bir "Kürt Bölgesi" Türkiye'nin korumasında şekilleniyor.

4- AKP'nin yeni Anayasasının esasını, Türkiye'nin etnik temelde ayrıştırılması olduğu artık netleşmiştir. PKK (BDP) ile bu konuda anlaşma sağlanmış.

5- Bütün bu gelişmeler yaşandığı içindir ki Graham Fuller, Diyarbakır'ın bütün Kürt bölgesinin merkezi olacağını dillendirebilmektedir.

İşte BDP heyeti bu koşullarda Şerafettin Elçi'nin deyimiyle "Kürt sorununu çözmek" için Washington'da görüşmeler yapıyor.
 

Yüzyılın büyük gerçeği

BDP'lilere ve bu Parti'nin peşinden giden bütün yurttaşlara son yüzyılın büyük gerçeğini bir kez daha hatırlatmak gerekiyor:

Emperyalizmin işin içine girdiği her yerde çözülmüş olan bir sorun yoktur. Tam tersine katliamlar, etnik boğazlaşmalar, iç çatışmalar ve bölünmeler yaşanmış; sonuç halkların emperyalist boyunduruk altına girmesi olmuştur.

Şerafettin Elçi'nin ve BDP'lilerin ellerini ovuşturarak izlediği bölgemizdeki son gelişmelere bir kez daha bakalım:

Suriye'de, ABD ve işbirlikçileri tarafından beslenip silahlandırılarak ortalığa salınan haydut sürüleri, bugüne kadar binlerce insanın kanına girdi. Şer cephesi burada bütün gücüyle mezhep ve din çatışmaları çıkarmak için çalışıyor.

Irak'ta Maliki yönetimine karşı mezhep ve etnik ayrılıklar temelinde muhalefet örgütleniyor. Bu ülke de kanlı bir iç savaşa sürüklenmek isteniyor.

İran'a yönelik ambargo daha da ağırlaştırıldı. Bölgede emperyalizmin yeni köprü başları elde etmesine bağlı olarak bu ülkeye yönelik tehdit büyüyecektir.

1900'lerin başında emperyalizme ve iç gericiliğe karşı bir Kurtuluş Savaşı ve onu tamamlayan Cumhuriyet Devrimi ile vücut bulan Türkiye'nin temel yapısını değiştirmeye yönelik çabaların ise büyük çatışmalar olmadan gerçekleşebileceğini sanmak ham hayaldir.

Olmayacak dua ve tarih bilinci


Dolayısıyla;

ABD'nin peşine takılarak Kürt sorununu çözmeye kalkışmak demek;

Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da sonu gelmez çatışmaların fitilini ateşlemek demektir.

ABD son yirmi yıl içinde bu bölgede yaklaşık 1.5 milyon insanın ölümüne yol açtı.

Kürt sorunu üzerinden yapmak istediği bu yeni düzenleme, en az bir o kadar mazlumun daha ölmesi demektir.

Peki bu kadar ağır bir bedelin sonrasında PKK (BDP) hedefine ulaşabilecek mi?

Fuller'in deyimiyle Diyarbakır'ın merkez olduğu "Büyük Barzanistan" kurulabilecek mi?

İşte, büyük bir hızla değişmekte olan yeni dünya dengeleri içinde "olmayacak dua" budur.

Tahran-Bağdat-Şam üzerinden Beyrut'a kadar uzanan anti Amerikancı cephe, bundan sonra bölgemizde neyin olacağını da gösteriyor.

Türkiye'nin, eninde sonunda bu cephe içindeki yerini alacağını görememek ise tarihi hiç bilmemek demektir.