Son bir buçuk yılda, 'Erdoğan'ın politik sonunun' önce 'yaklaştığını', ardından da 'geldiğini' yazdığım iki yazının ardından bana en çok sorulan soru "Peki, sonrasında ne olacak?" idi...
'CHP-Cemaat İttifakı (veya yakınlaşması)' şeklinde yanıtladığım insanların çoğu, belki de benden böyle bir yanıt beklemediklerinden, şaşırdı ve pek ikna olmadı. Kafalarında bir 'acaba' oluşturabilmek için, Cemaat'in Kılıçdaroğlu'na oranla daha ulusalcı olan Ecevit ile önceden yaptığı ittifakı anımsatmam gerekti...

'CHP-Cemaat İttifakı'nı öngörmeme yol açan faktörler çok karmaşık değildi... Öncelikle ABD'nin Erdoğan'dan tamamen vazgeçtiğine ilişkin çok sayıda kanıt vardı. Cemaat ve AKP birbirinden uzaklaşırken, aradaki uçurumun giderek derinleştiğini de fark etmiştim. Cemaate yakın isimlerin tasfiyesi, yeni bir ittifak arayışını hızlandırdı; ilk aday da doğal olarak AKP'den sonra iktidara gelecek olan CHP oldu. Cemaat, iktidara geleceği önceden sezip, ittifak kurma yeteneğini birkaç kez kanıtlamıştı, zaten... CHP içinde ittifaka en çok muhalefet edebilecek ulusal kanadın yönetimde eskisi kadar etkin olmayışı işi kolaylaştırdı. Kılıçdaroğlu'nun Ricciardone ile alışılmışın dışında, bir otel odasında yaptığı görüşme ve ardından gerçekleşen ABD ziyareti, ittifakın temellerinin sağlam atıldığını gösteriyor. Cemaat temsilcileriyle Washington'da düzenlenen kahvaltının ardından Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu'nun "Bunun doğru bir tavır, kucaklayıcı, birleştirici bir tavır olduğunu kabullenmemiz lazım. Yani bir kısım vatandaşları 'Sen kötü düşünüyorsun' diye dışlayarak gittiğimiz takdirde, bu olmaz... ...CHP, herkesin partisiyse, biz bütün vatandaşlarımıza erişmek ve ulaşmak durumundayız. Onun için nasıl diğer Türk kuruluşlarıyla görüşüyorsak, bunlarla da görüştük" sözleri ise kurulan temel üzerindeki inşaatın hızlı ilerlediğinin göstergesi...
Peki, şimdi ne olacak? İki olasılık var, bence...

İlki, bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi amacıyla İstanbul Büyükşehir'de Sarıgül'ün aday gösterilmesi... Kısa vadede ittifakı hızlandıracak ve kolaylaştıracak bu girişimin orta ve uzun vadede ittifakı zedeleyecek olumsuz etkileri ortaya çıkabilir. AKP'nin, doğal olarak Sarıgül'ün eski yolsuzluk dosyalarını gündeme taşımasıyla birlikte CHP'nin parti içi muhalefeti güçlenebilir ve bir bölünme bile yaşanabilir.
İkinci olasılıkta, yani Sarıgül'ün Büyükşehir'e aday olmaması durumunda (Şişli'de devam edebilir), ittifak daha yavaş, fakat güvenli biçimde ilerleyecektir. CHP'nin ittifaka muhalif olabilecek ulusal kanadına ve küskünlere daha fazla yetki vermesi ile ittifak daha da sağlamlaşabilir.

Gerek din, gerekse siyasi konulardaki görüş ve düşüncelerim Cemaat ile hiç uyuşmasa da, Türkiye'nin artık normalleşmesi, gerçek sorunlarına yönelerek çağı yakalaması için "İkinci olasılık şu anki durumdan daha iyi olabilir mi?" sorusu geliyor aklıma... Anayasa Mahkemesi'nin son Balbay kararının ardından Mahkeme Başkanı Kılıç'ın ve Cumhurbaşkanı Gül'ün söyledikleri, hukuk dışı işlemlerle yıllardır hapiste bulunan insanların yakında çıkacaklarını gösteriyor. Gelişmeler, ordunun daha fazla yıpranmaması ve kendini bir an önce toparlaması için de bir fırsat olabilir.

Erdoğan'ın hafta içinde sarf ettiği "Kızlarımız büyük zulümler gördü. Kim verecek bunların hesabını... ...O dönemlerde başörtüsü füruattır diyenler oldu" sözleri ile önceden başörtüsünün 'füruat' (esas olmayan, ikinci derece önemli) olduğunu söylemiş olan Fethullah Gülen'i hedef alması ise iplerin iyice koptuğunun göstergesi...
Hayırlara vesile olması dileğiyle.

Haftanın Sözü: "Siyasetçiler ve çocuk bezleri, sıklıkla ve aynı nedenle değiştirilmelidir." Mark Twain