Keşke oğullarıma da anlatsaydım, diye sınıflandırdığım 'kıssadan hisse' türü öykülerden birini hatırladım. Ancak oğullarımın yaralayıcı, kinli, kendini alamaz ölçüde bir öfkesini hiç görmediğim için anlatmama pek gerek de kalmadı.
Ama anlatılması gerecekten gereken başka biri var. Yatıştırılamaz boyutta öfkeli, uzun boylu, bıyıklı... Biliyorsunuz canım. Hani, eleştireni neredeyse dövecekti ya...

***

Öfkenin zararını, biraz öfkeli oğluna anlatmakta güçlük çeken bir baba, farklı bir yöntem uygular. Oğluna, 'Öfkelenip, zarar verici bir hareket yaptığın zamanlarda seni cezalandırmak yerine, sana bir görev vereceğim.' der.
'Her öfkelendiğinde ve yanlış bir harekette bulunmak üzere iken, bu çekiç ile çivileri yanına alıp, şu bahçenin tahta paravanına bir çivi çakacak ve gömeceksin.'
Çocuk babasının da gözetimi altında, her olayda, gidip bahçenin tahta paravanına bir çivi çakar. Tahta paravanda çivilerin sayısı giderek artar.
Öfkesini çivileri çakarak biraz rahatlayan çocuk, bir süre sonra bütün çivileri bitirir.
Öfkesini kontrol etmeyi nihayet öğrenen çocuğa bu kez, 'Öfkeni kontrol edebildiğine inandığın her gün için bir çivi sökebilirsin' der baba. Çocuk öfkesiz geçen her gün için bir çivi sökerek,  iradesine egemen olmayı becerebildiğini öğrenir.
Nihayet bütün çiviler söküldükten sonra, baba son ders için oğlunu tahta paravanın önüne yeniden götürür. Önce çakılan ve sonra sökülen çivilerin bıraktığı izlerden delik deşik paravanı gösterir.
'Oğlum' der, 'bu tahta paravan asla ilk hali gibi değil artık. Aynı şey insanlar için de geçerli. Öfke ile yapılan her hareket, söylenen her söz, bu çiviler gibi birer yara izi bırakır sonunda. Bir insanın böğrüne bıçağı sapladıktan sonra, ne kadar 'Üzgünüm' diye yırtınsan, özür dilesen, yara artık kanayacak ve izi kalacaktır. Bu bakımdan maddi ya da manevi yaranın hiç bir farkı yoktur.'
'Yara izini yok edemezsin. Hep o acıyı hisseder yaralayan da ve yaralanan da, yaşamları boyunca...'

***

Bu dersi,  öfkeli bıyıklı adamın babası da keşke ona verseydi.

***

1887-1963 yılları arasında yaşayan Hindu bilge Swami  Sivananda, iyi insanlığın 'vermek' ile ilgili olduğunu söylüyor:

Vereceğin en güzel şey,
Düşmanına af,
Rakibine hoşgörü,
Dostuna kalbin,
Evladına iyi örnek
Babana saygı ve itaat,
Annene gururlandıracak davranış,
Kendine özsaygı,
Tüm insanlara ise merhamet ve yardımdır.

***

Öfkeli, bıyıklı adamın duyacağını sanmam... Çevresindeki yalaka evetefendimcilerden ziyade, ruhunu sakinleştirecek bir guruya ihtiyacı var.