Dr. Paul Brand adlı bir el cerrahisi ve cüzzam uzmanının 'Pain: The Gift Nobody Wants (Acı: Kimsenin İstemediği Armağan)' adlı kitabını okumuştum.
Dr. Brand, acının Tanrı'nın bir armağanı olduğunu, Nietzsche'den 150 yıl sonra anlatıyor ama bunun anatomik önemini de vurguluyordu.
Cüzzam hastalarını yok eden, çürüyen ve eriyen dokularının acısı değil, tam tersine acı duymamaları idi.
Acı beynin insana bir uyarısı idi. Onlar ise Tanrı'nın bu armağanından yoksun oldukları için yok oluyorlardı. Ayakları kırıldığında bile, hissedemeyip yürüyor ve daha da parçalanıyorlar, ateşte ellerinin yandığını hissedemeyip ellerini kaybediyorlardı.

***

Dr. Brand'e göre acı, Tanrı'nın en büyük ve değeri en az bilinen armağanı. Beyin bizi uyarıyor ve vücudun bir yerinde bir aksama olduğunda ya da karşılaştığımız bir tehlike karşısında tedbir ve tepki istiyor.
Birçok filozofa ve Dr. Brand'a göre de, hem fiziksel hem de duygusal acı insanları daha büyük tehlikelerden koruyor. Özellikle duygusal acı, insanı bazen fiziksel acılara karşı hazırlıyor. Bir kanser hastasının acı çekmeye hazır oluşu sonucu, daha yürekli savaşması gibi.
Acı için sevinmek biraz zor ama en azından minnet duymalıyız.
Acı bir duyu sinyalidir. Tehlikeyi hisseden sinir uçları, duyu sinyallerini hızla beyine gönderirler. Milyonlarca alarm zili, sinir sisteminin merkezine yüklenir. Beyin bu alarmları değerlendirir ve bir tedbir alarak cevap mesajını yine hızla gönderir ve tepki emri verir.
'Elini ateşten çek, tehlikeden kurtul!' gibi.

***

Şimdi... Uzunca bir dönemdir bu ülkenin insanları ağır bir diktatörlük altında yanıyor. İnsanlar haksız yere hapislere atılıyor. Aileleri acı çekiyor. Toplumun yarısı dışlanıyor, ordusu aşağılanıyor, bireyleri damgalanıyor. Hatta yapılanlar sonucu hastalananlar, ölenler var.
Demek ki evrensel beyin, bize artık bu güçten uzak durmamızı ve bu ateşin bizi yakmakta olduğunu söylüyor.
Şimdi ateş yine yaklaşmış ve bu kez tepemizden yakacak.
Sen de çek elini be kardeşim! Anla artık... Kap bir kova su da işe yara!