Güney Amerika'daki bir tür akasya ağacında doğa, ilginç bir denge ve işbirliği örneği verir. Bu akasya ağacının gövdesinde, 'ağacın can yoldaşları' adını verebileceğimiz, devriye polisi görevi yapan 'karaiğne karıncaları' yaşar.

Akasya ağacının yapraklarının ucundaki sert, kabuklu bir yemiş, protein bakımından çok zengin. Karaiğneler, ağacın bu yemişleri ve ağacın salgıladığı şurup ile beslenirler. Karaiğneler, ağacın kendilerine sağladığı bu dengeli beslenmeden çok mutludurlar. Üstelik akasya ağacının yaprak düzenindeki içi boş dikenler, karaiğne karıncalarına birer yuva görevi yapmaktadır.

Buna karşılık olarak, karaiğne karıncalarının her birisi birer devriye polisidir. Sürekli olarak yaprakları dolaşır ve Akasya'nın yapraklarını yemeğe kalkışan böceklere suçüstü yapıp, saldırır yok ederler.

Akasyalar, ağaçların sık olduğu bölgelerde, diğer ağaçlarla, kıt olan yerleşme alanı için rekabet ederler. Her ağaç, dallarını komşu ağacın yerleşme bölgesine doğru uzatıp, orayı da işgal çabası içindedir. İşte böyle bir durum ortaya çıktığında karaiğneler derhal göreve koşar, mütecaviz komşu ağaç dallarını en hassas yerlerinden yiyerek onların kırılıp düşmelerini sağlarlar.

Yıllar içerisinde çeşitli karaiğne kuşakları, akasya ağacının sağını solunu açarak, onun gökyüzüne doğru bir özgürlük tüneli içerisinde yükselmesini sağlarlar. İşte akasyaların, Güney ve Orta Amerika'nın göklere en çabuk yükselen, en uzun, en dik, en düz ve en gururlu ağaçları olmalarının sırrı budur. Bunu sağlayanlar akasyaların ortağı ve can yoldaşı, onları koruyan fakat onlardan beslenen karaiğne karıncalarıdır.

***

Yukarıdaki ilginç bilgiyi aktaran bir botanik profesörü değil. Dünyanın en büyük uçak şirketi ve ünlü Boeing uçaklarının yapımcısı Mc Donnell Douglas'ın eski başkanlarından Gerald Johnson.
Bay Johnson, bitki ve hayvanların kurdukları stratejik işbirliğinden örnek vererek, insan ve şirket ilişkilerinde benzer stratejik işbirliği ve ortaklıkların önemini vurgulamak istiyor.

Bir ortaklığa ya da işbirliğine konu olan tarafların hepsinin bu ilişkiden belirli ölçülerde ve dengeli biçimde karşılıklı yararlanmaları durumuna 'Symbiosis' adı veriliyor.

Bay Johnson şöyle diyor:

Akasya-Karaiğne ilişkisindeki denge ve yarar unsuru, hem kişilerin, hem de şirketlerin ilişkileri için gerekli. Bu tür bir ilişki ve denge kurulmadığı takdirde insanlar da, şirketler de evliliklerini noktalamak yani ayrılmak zorundadırlar.

Söz edilen canlılar, 'symbiosis' yoluyla ortaklık ilişkilerinde doğanın öncüleridir. İnsan ve insanların kurduğu evlilik ve ortaklıklar ise henüz doğanın gerisindedirler. Ama ders alalım. Öğrenelim, yaratıcı olalım.

Doğadaki bu tür ilişkiler dengelendiği ve karşılıklı yararlı olduğu sürece devam eder. Bu kendiliğinden olmaz. Aynen, karaiğneler ile akasyalar gibi...

İyi bir evlilik için başta kimyasal bir denge (yani çekicilik ve etkileşim) gerekir. Daha sonra ise çok çaba, iyi niyet, karşılıklı yarar ve bir parça da maceracı bir yaratıcılıkla bunu çok uzun süre götürebilirsiniz.'

Bay Johnson'un sözlerini işbirliği ya da ortaklığa giden her şirket yöneticisi ve de daha önemlisi evlenmeyi düşünen ya da kararını veren herkes okumalı ve anlamalı.
***
Bir gazete haberini de anımsadım. 'Aşk bitti ayrılıyoruz' başlığıyla verilen haberde, İzmir'de 27 yaşındaki bir erkek ile 23 yaşındaki bir bayan ayrıldıkları duruşmadan gülerek çıkıyorlar, 'Ne yapalım, aşkımız bitti' diyorlardı.

İngiliz Filozof Bernard Levin'in evlilik üzerine bir yazısı da aklımda. Levin boşanmanın kolaylaştırılması ile ilgili yasanın tartışmasına son derece farklı bir yaklaşım getiriyor, 'Evlilik zorlaştırılmalı' diyor ve şöyle açıklıyordu:

Bir ömür boyu birlikte olacak, 'iyi günde, kötü günde' birbirlerine destek olacak, her bakımdan uyum sağlayacak, kendi ailelerine ve topluma yararlı çocuklar yetiştirebilecek insanların evlenmeden önce bunu kanıtlamaları gerekmez mi?

Neden bu kadar zorlukla boşanılıyor da, kolayca iki dakikada evleniliyor? Neden bu kadar zor ve önemli bir kurum için adaylar sınanmıyor, sorular sorulmuyor, kanıtlar istenmiyor?

Bence evlenmek isteyen kişiler, iki yıl süreyle çeşitli testlerden geçmeli, uzmanlarca sorgulanmalı ve kısa bir dönem de gözlem altında evlilik denemesine girişmeliler. Ancak bütün bunlardan sonra, herkes bu evliliğin yarar ve başarısına inanıyorsa, kendilerine evlenme izni verilmelidir.

***

Etkileyici ve tartışmaya değer bir bakış açısı. Bu önemli ve kutsal kurumla ilgili her şeyi dikkatle dinlerim. Kimseye bu konuda vaaz verecek halim ve başarı tecrübem yok. Sadece bu aylarda masamda biriken evlilik davetiyeleri beni düşündürür...  Davetiye getiren kimseye 'İyi düşündünüz mü?' diyemezsiniz.
Evlilik uzun bir yol... Ancak yaşam ortaklıklarında, symbiosis (simbiyoz-birbirlerinden farklı bireylerin karşılıklı ve ortak yararlı yaşam yolu) sağlanamamışsa, bazı kazalar kaçınılmaz. Davetiye sahipleri biz bunu da biliyoruz diyorlarsa, 'Allah mesut etsin!'.