Taksim'den başlayıp Türkiye'ye yayılan olaylar Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AKP'nin sonunun yaklaştığının habercisi... 1 Mayıs'ta Taksim'in neden yasaklandığı da anlaşıldı; Mısır'daki Tahrir Meydanı'na benzemesinden korkmuşlar; korkunun ecele faydası olmasa da...

Gezi Parkı'nda direnen barışçıl insanlara, özellikle de savunmasız bir kadına sıkılan gaz, bardağı taşıran etkenlerden. Ancak, halkın verdiği tepkinin arkasında Başbakan'ın alkol konusundaki şu iki söyleminin de önemli etkisi var:
"İki tane ayyaşın yaptığı yasa sizin için muteber oluyor da inancın emrettiği bir gerçek, vaka niçin sizler için reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor?"
"Anayasamızın 58. Maddesi gençliğin korunmasıyla ilgi madde bizden önceki iktidarlar tarafından yapılmış ve bu maddenin uygulanmasına yönelik eksikleri giderecek bir adım atıyoruz."
İleride Yüce Divan'da yargılanacağı olaylardan Uludere'yi unutturmak için kürtaj konusunu tartışmaya açan Başbakan, Reyhanlı'nın ardındansa alkol konusunu getirdi gündeme... Oysa ne Uludere'den jinekologlar sorumluydu; ne de Reyhanlı'dan alkolikler...

"Şecaat arz ederken merd-i Kıpti sirkatin söyledi" gerçekten de... Yani mert Kıpti kahramanlıklarını anlatırken, hırsızlıklarını (suçlarını) sıraladı...
"İki ayyaş" sözlerine açıklık getirmedi 'Mert Başbakan'... Muharrem İnce başta olmak üzere, birçok kişinin "Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'yü mü kast ettin?" sorularını yanıtsız bırakması "Sükut ikrardan gelir" sözlerini akla getirince, halk sahip çıktı Ulu Önder'ine...

Anayasa'nın 58. Maddesinin 'gençleri alkol ve uyuşturucudan korumaya' yönelik bölümüne atıfta bulunan Başbakan maddenin ilk paragrafını bilmiyordu belki de:
"Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır."

Mert Başbakanım, 'İnancın emrettiği bir gerçek' sözü 'müsbet ilim' ile örtüşüyor mu? 'Millet'i 'içenler' ve 'içmeyenler' olarak ikiye bölmeniz, 'Atatürk ilke ve inkılapları' ve 'Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü' ilkesiyle bağdaşıyor mu?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları dahil tüm hukuki düzenlemeler 'kamu alanlarında türbana yasak' getirirken, bunları hiçe sayarak, devlet memurlarını, hatta ilköğretim öğrencilerini bile türbana soktunuz da, 18 yaşını bitirmiş insanları neden alkol konusunda bu denli kısıtlamaya çalıştınız?

Anayasa'yı ele almışken 'Başlangıç' bölümüne de bir göz atalım: "Hiçbir faaliyetin ... ... Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı" ifadesine uyuyor mu söyledikleriniz ve yaptıklarınız?
Ya da değiştirilmesi teklif bile edilemeyen 2. maddeye: "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."

Hangi "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti"nin başbakanı yaptığı düzenlemelerde dini 'referans' olarak kullanabilir? Hele hele Anayasa Mahkemesi'nin 'hukukçu' 10 üyesinin oybirliği ile 'laiklik karşıtı eylemlerin odağı' olduğu tescillenmiş bir partinin genel başkanı ise...
Ne demiş Atalarımız? "Rüzgar eken, fırtına biçer..."

Haftanın Sözü: "Türkiye'yi güzellik kurtaracak, bir ağacı sevmekle başlayacak her şey..."