Soma'daki ölümler, vicdanlarımıza birer kara bıçak gibi saplandı.  Çoğunluğu genç 300'e yakın insanın yaşamlarına sanki birer çizgi çekildi. Bu çizgiyi isteyerek ya da istemeyerek çizen insanların bir kısmından biz, yani toplum, bir kısmından da Tanrı hesap soracak. 

Ölüm güzel bir konu değil. Özellikle gençlere yakıştıramayız. Çizgimiz uzunsa da, sonuna doğru,  hazırlıklı olmak için sağlam bir yürek, vicdan rahatlığı ve kendini sorgulayacak kadar cesaret ve dürüstlük gerekir.

Ölüm, Doğu medeniyetlerinde bir sonraki yaşama geçiş, Batı medeniyetlerinde ise tanrının yanına alınıştır. Batı ülkelerinde, ölüm kadar, ölenin geçmiş yaşamı da ciddiye alınır.

***

Dinamitin mucidi Alfred Nobel'in öyküsünü çoğumuz bilir. Ama ödüllerin neden verildiğini daha azımız bilir. Şöyle tahmin yapanlar çıkabilir:
 
Canım, adam dinamitin keşfinden, üretiminden o kadar çok para kazanmış ki, hayırlı işlere de para ayırayım demiştir.

Veya... Adam dinamitin ne kadar çok insanın ölümüne sebep olduğunu görerek, Tanrı'dan özür dilemenin yolunu arıyordu herhalde.

Biz 1888 yılının bir kış sabahında. Alfred Nobel'in kahvaltı masasına konuk olalım.

Alfred Nobel, çayını yudumlarken gazetesini de okumaktadır. İç sayfalara kadar keyifle okuduktan sonra, dokuzuncu sayfada kendi resmini, ölüm haberini ve doğumundan ölümüne yaşam öyküsünü görür! Boğulacak gibi olur...

Hemen fırlayıp gazeteye hışımla gitmeye hazırlanırken gazetenin editörü arar. Ölüm haberi pek tabii ki, gazetenin bir hatasıdır. Editör özür diler.

Ancak onun aklı gazetenin hatasında değildir. Aklı kendi hatasına takılır kalır.

Eşine şöyle der: Demek dün ölseymişim, Dünya beni sadece 'dinamiti bulan adam' diye hatırlayacaktı. Ben ise asla böyle hatırlanmak istemiyorum ki... Dinamiti ben Dünyanın yararına kullanmak üzere geliştirdim oysa Dünya onu yok etmek, öldürmek için kullandı. Evet doğru, bu buluşumdan çok para kazandım, ama buluşumun yaşamla ve barışla değil de, ölümle ve savaşla ilgili değerlendirilmesi beni utandırdı.

İşte buradan doğar Nobel Vakfı ve barış için çabaların ödüllendirilmesi fikri. Her yıl verilen en büyük ödül, barışa katkıda bulunanlaradır. Bilimsel alanlardaki ödüller ise hem bilim dünyasını yüreklendirmek, hem de verilen para ödülleri ile araştırmaların devamını sağlamaktır.

İsveçli kimyager, mühendis ve mucit Alfred Bernhard Nobel (1833-1896),  dinamiti 1866'da bulmuştu. Dünya'da öldürmek için patlayıcı isteyen o kadar çok ülke ve insan vardı ki. Kimse barışla ilgili değildi. Herkes savaşla ilgili idi.

***

Yabancı gazetelerde, birçok insanın 'obituary' adı verilen  'ölüm haberi' hazırdır. Gazetelerin biyografi yazarları, listelerindeki binlerce kişinin yaşamındaki değişiklikleri, hemen her gün 'ölüm haberleri'ne ekleyerek güncellerler. Toplumun önemli sayılan kişilerinden birisi, yani gazetenin listesinden birisinin ölümü halinde, yaşam ve ölüm öyküsü hazırdır.

Eğer önemli biri değilseniz, ölüm haberiniz hazır değildir, ölüm şekliniz sadece ilginç, korkutucu, üzücü, düşündürücü, şaşırtıcı, vs. ise öykünüz yer alır basında.

Soma da ölenler toplum vicdanı sarsacak, utandıracak ve üzecek biçimde oldukları için bazılarının sadece ölüm öykülerini okursunuz bu günlerde. Bir kısmı ise defnedilip gitmiştir bile. Bir süre sonra kısa yaşamları kimsenin ilgisini çekmeyecektir.

***

Bu yaşamda bulunuşumun bir değeri var mı?  Hatırlanacak ve takdir edilecek bir şey bıraktım mı ardımda? Yoksa boşa gelip, boşa mı gidiyorum?

Bizler de zaman zaman bunu düşünmeliyiz. 'Bugün ölseydim, benim hayat hikayemde neler olurdu' diye sormalıyız. Sonra da 'Henüz ölmediğime göre, bu hikayenin içinde neler eksik, neler tamamlanmalı?' diye irdeleyip, yaşam dümenimizi, cevabımıza göre, gerekirse biraz kırmalıyız.

Kendi ölüm haberinizi yazıp ya da yazdırıp, okuyun bakalım beğenecek misiniz? Farklı olmasını istediğiniz yanı yok mu? Vardır, vardır...