En yakınlarınız bile size inanmıyorken mücadeleye devam edebilir misiniz?
Kendinize hala güvenebilir misiniz ...
Ne dersiniz?

JOY

Ekrana siyah beyaz çekilmiş bir "pembe" dizinin yansıması ile film başlıyor.
Filmimizin baş kahramanı Joy'un annesi olan Terry, Joy'un babası Rudy'den boşanmasından sonra iyicene kendini pembe dizisinin dünyasına kaptırmış durumda. Yatak odasında bütün gün dizi izler vaziyette... Hani halıya yoğurt filan dökülecek olsa, Joy o yoğurdu fark edip de silene kadar, yoğurt da orada günlerce kalıveriyor. Annesini toparlama işi Joy'a kalmış durumda yani...
Joy'un babası Rudy ise aşık olmaya aşık bir adam. İş hayatı pek iyi gitmese de aşk hayatı çok hızlı.
Aşıklarından ayrıldığında gittiği yer ise kızı Joy'un evi. Ta ki yeni bir aşk bulana kadar...
Joy'un da tabi ki de bu durumlarda babasını kendisi ile yaşayan annesinin yanına yerleştirecek hali yok ya... Babasını aşağıya, evinin bodrumunda yaşayan kendi eski eşi Tony'nin yanına yerleştiriyor.

Eski eşi Tony mi?

Evet! Yanlış duymadınız.
Joy'un, annesi, anneannesi, iki güzel küçük çocuğu Christie ve Tommy ile yaşadığı evin bodrum katında da eski eşi Tony yaşıyor.
Öyle bir ilişki O'nlarınki de!
Film de bununla ilgili Joy'un anneannesi Mimi'nin muhteşem bir lafı var, yazmadan geçemeyeceğim. 
Torunu ve eski damatları Tony için "Amerika'nın en iyi anlaşan boşanmış çifti" gibi bir sıfat kullanıyor Mimi!
Tabi bu arada işlettiği tamirci dükkanının muhasebesini tutmak da dahil olmak üzere her konuda topladığı babasını evinin bodrum katına yerleşmesi ile Joy'un bir diğer sorunu da eski eşi Tony ile babasının hiç anlaşamamaları oluyor...  E, bu konuda da bir şekilde dengeyi kurmaya çalışacak artık Joy.
Joy'un bir de üvey kardeşi var, Peggy.
Babası Rudy'nin yine boşanma ile sonuçlanan diğer evliliğinden olan kızı ve sık sık bir arada olmalarına rağmen maalesef bir türlü yıldızları barışmıyor.
Bu kalabalık aile çemberi içinde Joy'u gerçek anlamda en iyi tanıyıp, O'na, meziyetlerine inanan, güvenen; aile içinde O'na bambaşka bir pencereden bakıp, O'na bambaşka bir pencere sunabilen yegane kişi ise Joy'un anneannesi Mimi...
Joy'un, bir de, iç dünyasını ve hayallerini paylaştığı çok yakın bir can dostu var, Jackie...
Filmin bence en sürpriz ve renkli karakteri ise "Toussaint"!
Toussaint ile ilgili sadece bu kadarını belirtmekle yetineceğim.
Kendisi ile filmde tanışabilirsiniz.

Çocuk JOY yetişkin Joy'a karşı...

Ev halkı o uğu gibi herkesi toparlayıp herkesin yardımına koşan Joy'un etrafında toplanmış halleriyle hayatlarından ne kadar da memnun değil mi?
Aslında memnun olmayan biri de var.
Kim biliyor musunuz?
Joy'un Çocukluğu...
Küçük Joy.
Hayalleri var çünkü O'nun!
 "Yaratmak" O'nun Hayali!
Dünyanın dört bir yanına ulaşacak, insanların hayatlarını kolaylaştırıp, Onları mutlu edecek icatlar yapmak...
Yani öyle yakışıklı prens filan süslemiyor Minik Joy'un hayallerini.
Yaratacağı ürünler süslüyor.
Öylesine bir sihir O'nun ki.
Kafasında yakalanmak üzere tasarımlar dönüp duruyor.
İyi de ne oluyor da o Minik Joy bu hale geliyor?
Tam hayallerinin üstünde ilerlerken...
İcatlar yaparken...
Liseyi birincilikle bitirmişken...
Kendi hayatını yamalı bırakıp, kalabalık ailesinin hayatına yama yapacak hale geliyor?
O mucit Minik Joy, daha ne kadar sabredecek yetişkin Joy'un bu haline?
Çocukluğunu adeta gömerek kendinden saklanır hale gelmiş bu Joy'a...
İşte Joy'un çocukluğu ve hayalleri içinde yeniden uyanmaya başladıkça, film, o rutin günü kurtarmaya yönelik temposundan çıkıp, bambaşka yönlere doğru akmaya başlıyor. 
Her şey Joy'un küçük kızı Christie'nin odasında Christie'nin kalemleri ile kafasında dönen icata hayat vermeye başlamışı ile yeniden doğmaya başlıyor. Küçük Christie de annesinin en sağlam destekçilerinden biri olmaya doğru ilerlemeye başlarken...
Joy kafasındaki icatlara hayat vermeye doğru yol alırken, o geniş aile çemberi içinde O'na inanlar ve inanmayanlar, O'na destek olanlar ve oluyormuş gibi yaparak O'nu kıskananlar, hepsi birer birer ortaya çıkmaya başlıyor.
Her şey nasıl akacak, olaylar nasıl gelişecek, en önemlisi Joy'un tepkileri ve yapacakları neler olacak derken, soluksuz bir yolculuk böylece başlamış oluyor.

Bazen Yanımızda Olanlar Aslında Olmayanlardır

"Bazen yanımızda olanlar aslında olmayanlardır."
Filmin sonunda filmi beraber gördüğümüz 11 yaşındaki kızım Derin'in söylediği sözler.
Bazen en yakınlarımız bile, iyi niyetle ya da farkına varmadan da olsa, bize büyük haksızlıklar yapabiliyorlar.
Kendi adımıza bunu fark edebilmek gerçekten çok büyük bir ustalık gerektiriyor.
Hayatımızı gerçek anlamda var edebilmeyi başarmak ise işte ancak o ustalıkla doğabiliyor!
Davetlisiniz...