Kanada'nın kutup komşusu yörelerinde sadece iki mevsim var: kış ve temmuz. Bütün yıl boyunca buzdan taş gibi donan topraklar, temmuzda erimeye başlar. Bu ay içerisinde, buradan geçen vasıtalar, yollarını birer çamur denizi ve derin kanallar haline getirirler. Derken ağustosla birlikte tekrar soğuma başlar ve her yer 15-20 gün içinde donar. Donan çamurdan buz kanalları oluşur yollarda. Bu kanallar on kilometrelerce uzayıp gider.
 
Bu bölgeye girmek üzere olan araçlar için bir tabela koymuştur Kanada Devleti. 'Sürücü, lütfen tekerleklerini oturtacağın buz kanalını iyi düşünerek seç; çünkü bu buz kanalından, en az 50 mil boyunca, dışarı çıkmak mümkün değildir.'

Tabelaları okuyamadık. Buz kanallarına girdik ve 12 yıldır bu kanaldan çıkamıyoruz.

***

Şimdi yine bir seçim var. Bu kez bizi 12 yıllık sıkıntılı yollara sokan ve tutan adam, sıkıntılı yeni bir yola çağırıyor. Hem de bağıra çağıra, davulla zurnayla, konfetiyle, alkışla...

Tabelaları yine okuyamıyoruz... Okusak da anlayamıyoruz... Neyi işaret ettiğini kavrayamıyoruz...

Alternatif bir yol göstermesi gereken kişiler ise birer patika gösterip, bizi sıkıntılı yola daha da mahkum ediyorlar.

***

İki oğlum da, küçükken, Avrupa'nın yollarında ben araba kullanırken, bütün yol tabelalarını yüksek sesle okurlardı. Ben yanlış bir yola girdiğimde, 'Baba sana tabelaları okuduk. Ne okuyorsun, ne de dinliyorsun!' derlerdi.  Haklıydılar...

Türk halkı da benim gibi, tabela okumasını ne biliyor, ne seviyor, ne de okuyanı dinliyor.

***
Kanada kutup bölgesinin temmuzu gibi bir temmuzdayız. Bir çamur denizi yani... Oranın ağustosu gibi bir ağustos yaklaşıyor. Basiretler donacak...

10 Ağustos için bütün işaretler, 'Yapma! Bu yola girersen kolay çıkamazsın!' diyor...

Çoğunluk, benim yol halim gibi... Tabelaları, işaretleri ne okuyor, ne okuyanı dinliyor, ne de dinlediğini anlıyor, hala!..