Önceki gün birkaç internet sitesinde yer aldı.

Kıyıda köşede kaldı.

Önemsenmedi.

Üç haberden, üç kareden, üç fotoğraftan söz etmek istiyorum.

***

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Bursa'da istirahat eden İsmailağa cemaati şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu'nu ziyaret etmiş.

Cemaatin resmi sitesinde fotoğrafları var.

El ele, diz dize oturuyorlar.

Birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar.

Şeyh'in elleri, bakanın avucunda.

Bakan'ın, ziyaret sırasında heyecanlı olduğu gözlerden kaçmamış. Fotoğrafın altında öyle yazıyor.

***

Bakan çıkmış huzurdan, hemen ardından Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici girmiş.

Fotoğrafın altında, "Mustafa Destici, Bursa Uludağ'daki Hane-i Saadet'te Mahmut Efendi Hazretlerini ziyaret etti" deniyor.

Mahmut Efendi koltuğunda oturuyor, Genel Başkan yerde, halının üzerinde, efendisinin dizinin dibinde, ellerini önüne kavuşturmuş, el pençe divan duruyor.

Şeyh konuşuyor, ülkeyi yönetme iddiasındaki Genel Başkan dinliyor.

***

Aynı gün...

Mecidiköy'de Trump Towers binası.

Vakit öğle saatleri.

Aralarında, gazeteci ve televizyoncu Elif Ilgaz'ın da bulunduğu bir grup müşteri, Trump Towers binasının altındaki restoranda yemek yiyor, kahve içiyor.

O sırada ellerine kaldırım taşlarını alan 30'lu yaşlardaki 3-4 kişi, "Oruç tutun oruç, Yezid'in oğulları, hepinizin ...'na koyayım. Yezid'in oğullarısınız hepiniz, oruç tutmuyorsunuz" diyerek saldırı girişiminde bulunuyor. Binanın güvenlikçileri olaya müdahale edip, saldırganları oradan uzaklaştırıyorlar.

Düpedüz taciz.

Başarıya ulaşamamış bir saldırı girişimi.

Eskiden her Ramazan, Anadolu'nun bir kentinde mutlaka yaşanırdı benzer manzaralar. Oruç tutmadığı, sokakta sigara içtiği için dövülen, tacize uğrayan üniversite öğrencilerinin haberleri, bir Ramazan klasiğiydi adeta.

Bu yıl, İstanbul'un göbeğine, Mecidiköy'e de sıçradı taciz.

***

İşte...

Üç kare, üç fotoğraf, üç haber...

2012 Türkiye'sini en iyi anlatan enstantanelerdir bunlar.

Peki...

Laik bir hukuk devletinde, gerçek bir cumhuriyette yaşıyor olsaydık, ne olurdu?

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı derhal harekete geçer, Bakan hakkında soruşturma başlatır ve dokunulmazlığının kaldırılması için bir fezleke yazarak TBMM'ye gönderirdi. Bununla kalınmaz, AKP'nin 2002'den beri işlediği laikliğin ihlali, tekke ve zaviyelerin kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat yasalarına muhalefet suçlarına, Bakan'ın işlediği bu suç da eklenerek AKP'nin derhal kapatılması için Anayasa Mahkemesi'nde dava açılırdı. Bununla da kalınmaz, söz konusu şeyh ve avanesi hakkında derhal soruşturma başlatılır, laiklik ve devrim yasalarına muhalefetten dava açılırdı. 

Ayrıca Şeyh'in dizinin dibinde el pençe divan duran Genel Başkan hakkında da adli süreç başlatılır, onun partisi için de kapatma davası açılırdı.

Trump Towers saldırganları da derhal tespit edilir, haklarında taciz, dinsel ibadete zorlama, kişi hürriyetinin gaspı suçlarından kamu davası açılırdı.

"Laik bir hukuk devleti" niteliği taşıyan gerçek cumhuriyetlerde böyle olur.

Kağıt üzerindeki "cumhuriyetlerde" ise bizdeki gibi!

***

CIA güdümlü Fethullah örgütünün polis ve adliye teşkilatında yuvalandığı, kök budak saldığı  ülkelerde bakanlar, siyasetçiler, bürokratlar, ne idüğü belirsiz şeyhlerin önünde diz çöküp el etek öperler.

Eline taşı, sopayı, ateşi alan çapulcular da, "oruçsuz" avına çıkarlar. Konser basarlar. Otel kundaklayıp insan yakarlar.

Onun için diyoruz ki: Sivas yangını sürüyor ve her yer Sivas'tır artık!

Sivas'ta yakanlar da, AKP'yi kuranlardır.

AKP'nin şeyh eteği öpen bakanlarıdır!