Ben; bu çeşitlemeler kelimesinin hastasıyım. Nedenini sorarsanız, klasik müziği seversiniz sevmezsiniz bilmem ama Johannes Brahms'ın "Haydn'ın bir temi üzerine çeşitlemeler" adlı eseri müzikalite açısından benim için her zaman büyüleyici olmuştur. İşte oradaki "çeşitlemeler" kelimesi var ya ben onu çok seviyorum.
Çeşitleme yapmayı "Adalet" kavramı üzerinden yapmayı düşündüm. Geçen hafta içinde Trabzonspor ve Milli Takımın eski kalecisi, Milli Takımımızın 2002'deki Dünya Kupasındaki üçüncülüğümüzün teknik direktörü olan ve şu anda Beşiktaş Spor Kulübünde teknik direktörlük görevini sürdüren Şenol Güneş'in basın toplantısında adalet sistemimiz üzerinde söyledikleri ilgi çekicidir. 
Aklımda kaldığı kadarıyla ne demişti Şenol Güneş? "Hukuk, adamına göre değişiyorsa burada hukuk yoktur zaten, hukukta belirsizlik yoktur."
Biraz ince düşünecek olursak Şenol Hocamıza hak vermemek olası mıdır? Sosyal bilimlerin bir dalı olarak elbette hukuk için 2*2=4 gibi kesin sonuçlu bir noktaya ulaşamayacağımızı baştan kabullenmeliyiz. Ama, öyle olsa da hukuk biliminin kendine özge bir takım kesin kuralları ve buna bağlı kesin sonuçlarının olduğunu bilmeliyiz. Hırsızlığın cezasız kalabildiği bir ülkeyi göz önüne getirebilir misiniz? Herkesin kendi hukukuyla yaşamayı yani Teksasvari düşünebilmesi mümkün olabilir mi? Bu tür düşünceler; sonuçta, evrensel hukuk anlayışının hangi dilimine sığdırılabilir?
O zaman ne diyelim? Üzüntüyle yazmamız gerekiyor. Ülkemizde; hukuk anlayışı olması gerekenden giderek uzaklaşıyor. Son 10-15 seneden başlayarak hukuk alanında neler icat oldu, hiç aklınıza getirdiniz mi? Bundan 30-40 sene önce gizli tanık diye bir kavram oluşturulacak denseydi aklı başında kaç yurttaşımız "YOK ARTIK" diyerek hayret etmezdi? Ama; üzüntüyle yazıyorum yaşandı, bizim ülkemizde kişiler gizli tanıkların beyanlarıyla mahkum oldular. Şu anda cezaevlerinde belki de suçsuz yere hapis yatıyorlar.
Tanıklar, evet tanıklar da; ne yazık ki, türlü türlü! İşsiz olup da üstelik belirli bir geliri olmasa da dört çeker jipiyle mahkemelere gelip şahitlik yapmasında bir sakınca görülmeyen gizli değil ama açık şahitler de görülebilir bu düzende. Ve belki de bu şahitlikleri nedeniyle bir olayın gerçek failleri ortaya çıkmayacak evet belki de olay için cezalandırılacak kimse de kalmayacak sonuçta. O halde ne olacak bilir misiniz? Belki de Soma'nın 301 şehidi kim vurduya gidecek.
İşte "Ergenekon Davası"; bir ülkenin Genelkurmay Başkanı dahil ordusunun en seçkin generalleri ve amiralleri, en değerli kurmay subayları ve en yetenekli astsubayları bir tek söz bir tek ihbar üzerine günlerce/aylarca/yıllarca sorgulandılar ve zindanlarda ömürlerini tükettiler, sağlıkları bozuldu, ölümü yaşadılar. Yalnız onlar mı nice bilim adamları ve nice düşünce insanları aynı ortamın acılarını yaşadılar.
Ben en çok özellikle son 30-40 içinde ülkemizde adalet üzerindeki yıpranmalardan dolayı son derece üzgünüm.
Bu düşüncemi iki yönlü olarak aktarmaya çalışacağım.
Üzgünlük nedenimin İlkini yazayım; belirtmiş olduğum dönem içinde ne yazık ki yargıçlarımız, belirli bir kesimin fedaisi gibi davranıp gerçek hukuk nosyonlarından bırakın onu toplumun mantık anlayışından uzakta kararlar verebilmişlerdir. Sonuç; ne mi olmuştur? Meşhur tekerlememiz"
Kasap döner, sap döner, gün gelir hesap döner" örneğinde olduğu gibi mahkeme kararları 3-4 yıl arayla tersine sonuçlanabilmiştir. Ancak, ne kadar acıdır ki; bu olanların yanında o mahkemelerin savcılarının Almanya'larda "Ferrrari"leriyle poz vermelerini izleyebiliyoruz.
Düşüncelerimin ikinci diliminde özelikle yargıçlarımızın/hakimlerimizin inisiyatif noksanlıklarını dile getirilmesi gerektiğini belirtmem gerekiyor. Öylesine ki; belirli zamanlardan bu yana "BİLİRKİŞİ" talebi olmaksızın bir mahkeme kararı verilebildiğine rastlamamız hemen de imkansız gibi.
Oysa; Medeni Kanunumuz Hakimlerimize geniş yetki tanımakta hatta yasa gereği onlara "Kanun vazıı/Kanun koyucu" yetkisi vermektedir. Heyhat! Hakimlerimiz ne yazık ki mahkeme sürecinde dikkat ediniz "AVUKAT" kimlikli "BİLİRKİŞİ" atama kararı verebilmektedirler.
Gözünüzün önüne getirin. Hukuk eğitimi almış tam yetkili bir hakim hukuki bir konuda kendisini bilgili ve yetkili göremeyip meslekdaşı avukatı bilirkişi olarak atama kararı vermekte.
Vay benim hukukuma, vay benim adaletime!
Esenlikle kalınız...