Altay, İstanbulspor deplasmanında hiç beklenmedik bir mağlubiyet aldı. Bir nevi dinamik takım ile 1. Lig'in yıldızlar topluluğu karşı karşıya geldi. Çünkü İstanbul ekibi çok koşan, ısıran, iştahlı bir oyun sergilerken, İzmir ekibi hırstan istekten uzak, sadece kalitesiyle oynamaya çalışan bir takım hüviyetindeydi. 
Oyun başladığında konuk takımdan bekleneni, ev sahibi takım yaptı. Pasla çıktı, rakip ceza alanı önüne kadar rahat geldi. Çok iyi paslaştı. Ancak baskı görmeye başladığında, çok basit pas hataları yaptı. Bu hatalar kendi ceza alanı önünde olunca, kalesinde tehlike gördü. Siyah beyazlı oyuncuların çektikleri şutlar kaleyi tutmayınca, derin bir oh çekti. Bu güzel paslaşmalarda Altaylı oyuncuların da payı çok büyüktü, belirtmek gerekir. Çok fazla izin verdiler.
Altay da paslaşarak kaleye gitmeye çalıştı, topa daha çok sahip oldu ama pozisyon bulmakta zorlandı.
***
Maçın kaderi 17. dakikada değişti. Hızlı hücumda Issah'ın ceza alanı dışından vuruşunda top ağlarla buluştu. Bu dakikadan sonra skoru koruma derdine düşen ev sahibi takım, ceza alanı önüne kadar çekildi, toplu defans yaptı. İzmir ekibi karşı yarı alanda top dolaştırıp durdu. Sağdan sola, soldan sağa. İçeriye nadiren oynamayı düşündüler, onda da genellikle kaptırdılar. Ceza alanına orta yapmayı az tercih ettiler. Bu sebepten midir bilemem, kaleye yaklaşan oyuncu sayısı azdı. Golcü Paixao bile geriye gelip, boş alanda top aldı zaman zaman.
Kalelerinde kontra ataklar gördüler. Çok şanslılardı çünkü İstanbulsporlu oyuncular hep yanlış tercih yaptılar, bomboş bindirme yapan arkadaşlarına pas atmadılar. Bu da farkın daha çok açılmasının önüne geçti.
Gnanduillet 58'de oyuna girdi. Bu sayede az da olsa pozisyonlar gelmeye başladı. Gerek fiziği, gerekse de ceza alanındaki hareketliliği onu pozisyonlara soktu.
***
Beraberlik için tek kale oynayan Altay'ın kalesinde nadiren gördüğü bir atakta Cocalic'in kafa ile uzaklaştırmak istediği topa ters vuruşla mükemmel bir asist (!) yapmış oldu. Atchom bomboş kaleye golü atıp farkı 2'ye çıkardı.
90+5'te ilk kez ceza alanı önünde boş kalan siyah beyazlılar, güzel paslaşmalar sayesinde Gnanduillet'le farkı 1'e düşürdü. Kalan dakikalar beraberliği yakalamak için çok azdı. Müsabaka İstanbulspor'un 2-1 üstünlüğü ile sona erdi. 
***
Siyah beyazlılar 1. Lig'in en tecrübeli takımı dersem yanılmam. Ama bu ligde tecrübeden çok dinamizm önemli. Böylesine yavaş bir takımın şampiyon olması zor. Ataklara çok ağır çıkıyor. Hızlı oyuncusu sadece Kappel, o da sanırım sakat olduğundan kadroda yoktu. Geçen seneki Galatasaray'a benzettim. Bal yapmayan arıydılar. Çok koşmalı, çok savaşmalı, topu hızlı dolaştırmalı, rakip defansın rahatça yerleşmesine izin vermemeli.
***
Altay, topu ve tüfeğiyle rakibinin üzerine yüklenirken, defansın uzaklaştırmaya çalıştığı topa Tolga koştu ve yatarak girmek istedi, kaptırdı. Topu kapan oyuncunun önü bomboş kaldı. Hızlı hücuma çıkıldı ama sonuç alınamadı. Defansta arkada kademe yoksa, almanın garanti olmadığı toplara kesinlikle müdahale etmemeli. Hele ki yatarak hiç... Bırakacaksın rakibine, önlemini alacaksın, ileriye çıkmasına izin vermeyecek, önünü kapatıp, oyalayıp, defansının yerleşmesini bekleyeceksin.
***
68. dakikada Erhan ceza alanı içinde topu göğsüne aldı ama rakibinin üzerine doğru gelip çarpması sonucu yerde kaldı. Bu bana göre penaltıydı ama hakeme göre değildi. Beraberlik şansından oldu.

Menemen son saniyelerde

Menemenspor üstün olduğu bir karşılaşmadan 1 puanı son saniyelerde kurtardı.
Geçen hafta transferlerine lisans çıkaramayan Giresunspor, 9 farklı isimle sahaya çıktı. Bu sarı lacivertliler için büyük bir avantajdı. Bu avantajı üstünlük olarak iyi kullandı ama gol yollarında çok etkisiz kaldı. 
Genel olarak orta alanda geçen bir mücadele oldu. Birbirlerinin oyununu bozdular. Kalelerinden pasla çıkmayı engelleyip, ileriye degaj yaptırmak zorunda bıraktılar. Bu, günümüzün oyun sistemi haline geldi. Hemen hemen tüm takımlar tam saha baskıyı tercih ediyorlar. 
Daha çok gol arayan takım, konuk ekipti. Kaleyi 10 kere denedi, 5 kere tutturdu. Ama net denebilecek bir pozisyonu yoktu, golü dışında. Rakibinin ise deneme sayısı sadece 2, kaleyi bulan 0. Bu üstünlüğünü bir nevi açıklıyordu. İlk organize atakları da 42. dakikadaydı ancak.  
***
Kaleyi bulan şutu olmayan takım nasıl gol atar? Kendi kalesine attırır. 75. dakikada kullanılan faul atışında Balde kafa vuruşu yaptı. Kaleye biraz paralel giden topu Selmani yumruklamak istedi ama kendi kalesine doğru vurdu. Golü Balde mi attı, Selmani mi tam olarak anlaşılamadı. TFF golü kendi kalesine olarak yorumladı.
***
Bu golden sonra Giresunspor iyice geri çekildi, Menemenspor uzun boylu oyuncularını ileriye çıkartıp, doldur boşalta döndü. 90+5'te, son saniyelerde, belki de son atakta bu yöntem işe yaradı, kafadan seken topta Rasheed defans arkasında kaleciyle karşı karşıya kaldı ve rahat bir gol attı. Hakem üst üste 2 düdük çaldı. İlki gol, ikincisi bitiş düdüğü idi. Lafı da yedi ve golü attırmayı beklediği söylendi bazı yönetici ve çalışanlar tarafından, bağırışla.
***
Bozuk zeminde güzel bir futbol beklenemezdi, olmadı da. Bu sahada iyi işler yapabilecek futbolcunun çıkması zordu, çıkmadı da. 2 sene önce Hatayspor'da oynadığı güzel futbolla öne çıkan Caner Hüseyin Bağ, geçen sene yok oldu gitti. Bu sene bir şeyler yapabilir mi diye dikkat ettim, çok basit hatalar yaptı. Bir anda bu kadar büyük düşüş nasıl yaşadı, anlayamadım doğrusu.
***
10. dakikada ceza alanı içerisinde yeşil beyazlı oyuncunun elle oynamasına hakem Cihan Aydın oyunu devam ettirdi. Penaltı verilebilir, sarı lacivertli takım öne geçebilirdi. Buna rağmen ilk defa bu kategoride görev yapan Aydın'ı, genel olarak beğendim.