Trump kazandı. Dünyayı çılgınlar yönetiyor o kesin. Trump’ın ikonik pozları, sıradışı açıklamaları resmen bir gökkuşağı hortumu gibi esti geçti.
Trump 2016’da göçmenlerden kurtulmak için sınır duvarı inşa etme planı vardı, şimdi ise çok sayıda göçmenin tutuklanması, ülkeden sürülmesi hatta kamplarda barındırılması planı var. Ülkesinde 11 milyon belgesiz göçmenin Amerika’da doğmuş yaklaşık belgeli 4,4 milyon 18 yaş altı çocuğu var. Aileler parçalanabilir. Çok acımasızca değil mi gerçekten? Göçmen karşıtı söylemlerine rağmen, Müslümanlar da, hispanik erkekler de tercihini ağırlıklı olarak Trump’tan yana kullandı.
Trump’ın ikonik fotoğrafları evet çok etkileyiciydi, ama benim en hoşuma giden birinin onu Zeki Müren albüm kapağına yerleştirip ,‘’’DERTSİZ GÖNÜLLERE KRAMP, İŞTE BENİM DONALD TRUMP’’ kapağıydı. Düşüncelerime bile kramplar giriyor. Deliler geçidinde yaşamımız nasıl olacak acaba, hangi izlediğim distopik fimin setine dönecek dünya diye, Stefan Zweig umutsuzluğuyla dünyayı izliyorum.
Trump’ın bir açıklaması hele beni şoke etti. Olaylara bakış tarzı cidden alay mı ediyor, yumuşatıcı bir feslefe adında normalleştirmeye mi çalışıyor nereye çekersen çek gelmiyor. Diyor ki ‘’ Afgan kadınları binlerce yıldır örtünüyor. Örtünmek istiyorlar. Biz neden bu işe karışıyoruz?’’ hadi şu ana kadar bir mantık var, sonra o abartılı alaycı ifadeleriyle devam ediyor, ‘’Bence örtünmek, makyaj yapmaktan daha pratik. Kadın olsaydım ben de örtünürdüm.’’ Bunu söyleyen birine Amerika’yı kökten değiştirebilecek yetkiler verildi. Güç savaşında yeni bir çılgın dünya sahnesinde hızla yükselirken gündelik hayat yalnız varlığımızı sürdürebilme gayretine dönüşmüş, ortak hayatın meselelerine hali kalmamış insanlığın düşünememe hali bugünkü dünyanın portresi olabilir mi? Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da cadılar bayramı kutlanıyo, Jennifer Lopez mayoyla konser veriyor, Trump yeni dünya lideri çıkıp kadın olsaydım bende kapanırdım diyor, bu yoğun çeşitlilik nasıl yorumlanır? İnanın kaset kapağındaki gibi beynime kramplar sokuyor.
17 Kasım Dünya Prematüre Günü Pazar günü. Bir prematüre annesi olarak bu günü anmadan geçemeyeceğim, güzel Rüyam için ;
Prematüre annesi olmak...
Gözlerini kaparken en kötü ihtimalde olabilir, hayal edemeyeceğin kadar güzelide...
Doğum sonrası karnın ve kucağın boş dönersin yatağına...
Yan odadan gelen bebek sesleri yoğun bakım odasındaki bebeğini hatırlatır.
O soğuk odalarda nasıl da yalnızdır aynı senin odanda yalnız olduğun gibi...
Göremezsin,öpemezsin,koklayamazsın, hatta kime benziyor, yüzü nasıl bilemezsin.
Hemşirelere özenir, kıskanırsın, en değerli emanetine iyi baksınlar diye minnet edersin...
Lohusalık nedir bilemezsin, ne lohusa yatağın olur, ne yatacak durumun...
Tarifsiz sezaryan acısı ile yoğun bakım camından bebek izleyerek geçer günlerin.
Yanında olmayan bebeğin için yapabileceğin tek şey süt sağmak olur.
Alarm kurar saatini geçirmez sağar, sütün artsın diye ne duyarsan yersin...
Dünyanın en güzel mücevherini izler gibi izlersin camdan kuvözdeki bebeğini...
Karnındayken ettiğin dualar kuvözde izlerken devam eder yavrun için.
İşte böyle geçer günlerin,
Bilirsin ki sen ümidini yitirirsen kara olur günler,
Sen ümitsiz olursan oyun biter...
Gelecekteki güzel günlerin hayaliyle her gün, her saat, her dakikanın bedelini ödeyerek,
pamuklarda büyütürsün küçük savaşçını,
çünkü sen Prematüre annesisin,
çünkü ben Prematüre annesiyim.
Prematüre annesi olan her kadına sonsuz saygıyla...
17 Kasım Dünya Prematüre günümüz kutlu olsun...