Haklı olarak başlığa bakıp soruyorsunuz; bu ne? Yanıt vereyim, görgüsüzlük...

Yazı yazmama imkân tanınan köşemde kendi reklamımı yaptım. Üstelik hızımı alamadım, adımı neredeyse görsele sığmayacak kadar büyük puntoyla yazdım. Herkes görsün, her yerden fark edilsin, duymayan kalmasın diye...

Etkili olacağına inanıyorum. Çünkü örneği var. Narlıdere'den İnciraltı'na, Göztepe'den Alsancak'a, kısacası Karşıyaka'ya karşıdan bakan her yerden görülebilen bir binası var İzmir'in. Mutlaka görmüşsünüzdür. Fazlaca katlı, benzerlerinden bir farkı olmayan, beton sevdalılarından başka kimsenin gözüne çarpmasından haz duymayacağı bir bina..

"Ee, bir sürü var bunlardan" diyorsanız, durun. Bu başka.. Bu bina, adını Kordon'a çaktı. Bir özelliği ya da güzelliği olduğu, iz bırakabildiği için "çaktı" demiyorum. Basbayağı, "Binam var, adımı yazıyorum" dedi ve alayımızın gözüne soktu!

Öğleden sonra, güneş yavaş yavaş batarken Kordon'da bir mekânda oturup güzelim körfeze şöyle bir bakıp, Karşıyaka'ya doğru kadeh kaldırmak insana dertlerini unutturur. Hava kararınca suyun karşısı ışıl ışıl olur, insan o manzaraya dalar, giderdi eskiden...

Artık dalamayız. Çünkü onlar geldi...

A  T  I  L  G  A  N    İ  N  Ş  A  A  T...

Bir bina diktiler. Dikmekle de yetinmeyip "BU BİNA BİZE AİT" diye yerden göğe yazmak istediler... Ve yazdılar... Okumak için biraz sabırlı olmak gerekiyor, zira her harf devasa boyutta görünüyor ve binanın üstünden art arda geçen harflerin ne anlama geldiğini fark etmek için gözünüzü bir an olsun başka yere çevirmemeniz gerekiyor.

İzmir'in cânım manzarasının içine eden bu tuhaf anlayışın bunu yapmaya izni var mı, reklamını yaptığı için vergisini ödüyor mu bilmiyorum. Fakat kafamı her çevirdiğimde bir harfini koca şehrin her yanına gösteren bu binaya baktığımda, Barış Manço'nun çocukken eşlik etmeyi en sevdiğim şarkısını hatırlıyorum...

- A de bakayım?

- A!

- Bir de 'Y' de?

- Y!

- Şimdi bir de I?

-I.

- Oku bakayım?

- AYI.

- Oku bakayım?

- AYI.

- Oku bakayım?

- AYI.